Seçtiklerimiz

Published on Mart 25th, 2020

0

Kapitalizmin sağlık karşısındaki dayanılmaz hafifliği – Mehmet Selami Şakiroğlu

Sosyolog Prof. Dr. Illouz “Krizden ekonomik olarak ilk etkilenerek çöken kesimin finans sektörü olması tam bir ironi. Bu da gösteriyor ki paranın dolaşımı, bugüne kadar garanti altına alındığına inanılan bir kritere bağlı: Vatandaşın sağlığı” diyor.

Koronavirüs salgın, pandemi, özellikle dünya ekonomik sisteminin ne kadar zayıf olduğunu ortaya çıkardı. Kurumların ne kadar güçsüz olduğunu gözler önüne serdi.

Bu durumun önümüzdeki süreçte sosyal ve siyasal sonuçlarının olması kaçınılmaz. Ekonomik sonuçları da olacak elbette. Siyasi planda otoriter eğilimlerin güclenmesi hiç de sürpriz olmayabilir. Sosyolog Eva Illouz’un çok özetleyerek çevirdiğim yazısı bu konuların tümüne değiniyor. Özellikle sağlık sorununun rejimler açısından oynadığı role yeni bir yaklaşım getiriyor.

Ve geleceğe yönelik projeksiyonlar sunuyor. Metnin Fransızca bağlantısını da ekliyoruz.

“Seyirci, Lars von Trier’in “Melankoli” filmini izlerken, yavaş yavaş, terörize olmuş bir durumda, çaresizlik içinde, Dünyanın Melankoli gezegeniyle çarpışarak yok olmaya mahkum olduğunu anlar.

“Filmin sonunda, bir yandan hayranlık içinde öte yandan elleri kolları bağlı bir durumda bu gezegenin dünyaya çarpışını görür. Uzayda, uzaklarda bir nokta gibi duran gezegen, giderek büyür, yaklaşır, çarpışma anında, tüm ekranı kapsayan bir disk haline dönüşür.

“Daha boyutlarının büyüklüğünü anlayamadığımız, evrensel boyutlarda bir gelişmenin içine daldık. Bugüne kadar ilk kez karşılaştığımız bu anda, benzerlikler ararken, Lars von Trier’ni filminin bitiş sahnesi aklıma geldi. ” 

Fransız-İsrail vatandaşı, sosyolog Eva Illouz*, 23 mart 2020 tarihinde, Nouveobs dergisinde yayınlanan, koronavirus’ün neden olduğu tüm dünyayı saran krizi ele aldığı L’insoutenable légèreté du capitalisme vis-à-vis de notre santé başlıklı yazısına yukarıdaki sözlerle  başlıyor.

Yeni gerçek…

Eva Illouz, virüsün, Çin’den başlayan yolcuğunun sonunda, Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun tepesine inerek, alıştığımız dünyanın ışıklarını söndürdüğünü, güçlerini sorgulamadığımız kurumların diz çöktüğünü ve korkunun özgürlük ve çağdaşlık değerlerine baskın geldiğini vurgulayarak birbirine karşıt, iki yeni gerçeği su yüzüne çıkardığını belirtiyor.

“Devletin toplumla oluşturduğu soysal kontratı bozarak, kamu hizmetlerini, özellikle sağlık hizmetlerini erozyona uğrattığı ve herkezin gözünde, bu çaptaki kriz ile sadece devletin baş edebileceği gerçeğini.”

Yazının devamında, bugüne kadar insanın yoğun olarak girmediği eko-alanların, giderek insanla içli dışlı olmasının sonucu, insanın hayvansal patogenlerle daha sık karşılaşmasına ve benzeri dandemilerle (dünya çapındaki salgınlar) daha sık oluşmasına neden olacağına vurgu yapan Illouz, eko-alanların uluslararası denetim altına alınmasının önemine değiniyor.

Pazar’ın temel direği sağlık

“Halkın korkması, iktidarlar için her zaman tehlikelidir.”

Buna rağmen bu krizde, “ekonomiye önceliğin ilk kez bu kadar açık bir şekilde öne plana” geçtiğine vurgu yapan yazar, İngiltere’nin, ekonomiyi kurtarmak adına, “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” politikasını açıktan benimsediğini, Almanya ve Fransa’nın, en azından başlangıçta, salgını görmemezlikten geldiğini, Çin’in bile ekonomik gerekçeleri Avrupalılar kadar ön plana çıkarmadığına vurgu yapıyor.

Bugüne kadar hiç görülmeyen bir ikilemle karşı karşıya gelindi: Yaşlıları ve güçsüzleri veya çok sayıdaki gencin ekonomik geleceğini feda etmek. 

Krizden ekonomik olarak ilk etkilenerek çöken kesimin finans sektörü olması tam bir ironi. Bu da gösteriyor ki, paranın dolaşımı, bugüne kadar garanti altına alındığına inanılan bir kritere bağlı: Vatandaşın sağlığı.

Çağdaş devlet vatandaşların sağlığını garanti altına aldı. Hastahaneler inşa edildi, doktorlar yetiştirildi, araştırma ve geliştirme yatırım yapıldı ve sosyal koruma sistemi geliştirildi. Sağlıksız, ekonomik alışveriş anlamını kaybediyor.

Buna rağmen, son yirmi yılda, Fransa’da hastahanelerdeki yatak sayısı 100 bin azaltıldı. Geçtiğimiz günlerde, Fransa’da 600 doktor, salgına karşı önlem almadıkları için Başbakan Edouart Philippe ve eski sağlık bakana Agnes Buzyn’e karşı savcılığa şikayette bulundular. Amerika’da doktorlar kendilerini koruyabilmek için maske peşinde koşmaktalar. İsrail’de ise nüfusa göre yatak sayısının oranı, son 30 yılın en düşüğüne inmiş durumda.

Yazar, yazısının bundan sonraki bölümünde, İsrail örneğinden kalkarak, Netanyahu’nın politikaları üzerinden kapitalizmin ağır bir eleştirisini yapıyor.

Bunun ötesinde, İsrail’de rejimin demokratik özelliğini kaybetmeye başlamasını ve giderek otoriterleşmesini ele alıyor: ”Bu tip krizler kaos ortamı yaratabilir ve sonuçta, diktatörlerin doğuşuna neden olabilir. Diktatörler korku ve kaosun üzerinde yükselirler… İsrail, dünyanın başka yerlerinde görülmeyen, aynı anda hem sağlık, hem ekonomik hem de politik bir krizin içinde…”

Gelecek

Yazar geleceği ise şöyle görüyor: “Kriz, pandeminin yeni bir dayanışma biçimini dayattığını hissettiriyor. Kuşaklar arasında, gençler ile yaşlılar arasında, hasta olduğunu bilmeyen ile ölecek durumda olduğunu karşısındakinin bilmediği arasında dayanışma. İşini kaybedebilecek olan ile ölebilecek olan arasındaki dayanışma.

“Ben, haftalardır eve kapanmış durumdayım. Çocuklarımın sevgisiyle yan yana, ama tek başıma kalıyorum. Bu dayanışma, soysal yapıyı olabilecek en küçük parçalara bölmeyi gerektiriyor. Bu da aramızdaki her türlü ilişkiyi karmaşık hala getiriyor.

“Klasik ilişkinin yerini sosyal ağlar alıyor. Netflix ve benzeri dijital platformlara başvurularpatladı. Öğrenciler ortaklaşa virtuel sınıflarda ders yapıyorlar. Korona sonrası, virtuel yaşam, yeni tür bir otonomi kazanarak çıkacak bu süreçten.

“Bu krizden, sıradan yurttaşların yan çizmelerine karşın, doktorların, hemşirelerin kahramanca mücadelesi sonucu çıkacağız. Sonra herşey bu krizden çıkartacağımız derslere bağlı olacak: Bir kez daha görüldü ki, devlet bu ölçekteki krizlere karşı mücadele edebilecek tek örgütlenme. Neo-liberalizmin maskesi düştü. Kamu çıkarı, tekrar kamu politikasının önceliği olmak zorunda. Şirketler-işverenler, pazarın hala insan aktivitesinin bir parçası olarak kalmasını istiyorlarsa, bu çabaya destek vermek zorundalar.

“Bu pandemi, daha sonra gelecek olanların bir habercisi. Daha tehlikeli bir virüsün ortaya çıkması halinde nelerin olabileceğinin bir göstergesi. İklim değişikliğinin dünyayı yaşanamaz kılması durumunda nelerle karşılaşabileceğimize dair bir uyarı. Böyle bir durumda, ne kamu ne de özel çıkar kalacak.

“Sınırların kapatılması ve milliyetçiliğe dönüş önerilerinin aksine, sadece uluslararası işbirliği karşılaşılabilecek yeni yıkımların üstünden gelebilecek. Yeni bir tip uluslararası örgütlenmeye ve işbirliğine ihtiyaç var. Bunların yanı sıra, özellikle de, bugüne kadar özel sektör tarafından oluşturulan olağanüstü zenginliklerin de ortak çıkarlara yönelik yatırımlara aktarılması gerekecek.”

Eva Illouz hakkında Sosyolog, akademisyen. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde öğretim üyesi, Prof. Dr., Rasyonalite Çalışmaları Merkezi (Center for the Study of Rationality) üyesi. Subjetif açıdan kapitalizm üzerine çalışmalarıyla tanınıyor. Çok sayıda kitaplarından biri İletişim Yayınları’nca basıldı: Soğuk Yakınlıklar: Duygusal Kapitalizmin Şekillenmesi ( 2011). İsrail-Fransa yurttaşı.

(bianet)


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑