Forum

Published on Haziran 14th, 2020

0

Sokağın sessizliği ve tepkisizliği kime yarar? – Resul Erenler

Ömrünü uzatmak için her türlü hukuksuzluğu, ahlaksızlığı, soysuzluğu mübah gören Erdoğan ve ortağı Bahçeli, başta Kürt halkı başta olmak üzere tüm demokrasi güçlerine her alanda saldırıyor.  Basın mensuplarının evleri basılarak göz altına alınıyor ve tutuklanıyorlar. Ülkenin içine düştüğü siyasi, sıkıntılar, ekonomik kriz saraydaki zatı dahada saldırganlaştırıyor. Bir yandan da, olası bir baskın seçim için korku ve sindirmeyle yol temiziliği yapmanın peşinde.

Halkın dini duygularını kullanarak, halklar arasında kutuplaştırma, ve milliyetçi şoven yaklaşımlarla ortamı gerginleştirmek için elinde geleni ardına koymuyor. Bugüne kadar, baskı, şiddet ve anti demokratik uygulamalarla elde edilecek bir iktidarın kalıcılığı pekte hayra alamet olmaz. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Bu yolla iktidarda kalıcı olunsaydı Hitler ve mussolini’nin yaşamları boyunca iktidarda kalmaları gerekirdi.

Yıllardır Kürt halkına karşı uygulanan baskı, şiddet ve katliamların hattı hesabı yok. Gazeteciler, demokratik kitle örgütleri kimki sisteme karşı en ufak ses çıkarıyorsa göz altına alınıyor ve tutuklanıyor. Kürtlerin, demokratik ve ulusal hakları için verdikleri mücadelede bugüne kadar ödemediği bedel, karşılaşılmadığı baskı yöntemi kalmadı: Toplu imhalar, kurşuna dizimeler, sokaklarda çürümeye terkedilen, panzerlerin arkasında sürüklenen cesetler ve insanlık dışı her tür uygulamalarla baş başa kaldılar. Bu iktidar döneminde Kürtler çok katlediliş biçimi yaşandı ve halada yaşıyorlar. İnsanlık suçu işleme konusunda  bunların sicilleri bozuk. Yüz kızartıcı ve insani değerlere saldıran, katil, mafya bozuntularıyla poz veren ve işledikleri insanlık karşıt suçlardan dolayı onları af edecek kadar şirazesini yitirmiş bu ikiliden Türkiye halkları kurtulmalı.

Halkın oylarıyla seçilmiş vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılarak tutuklanıyor, belediyelere kayyum aracılığıyla resmen el konuyor, başkanları tutuklanıyor ve bu keyfi saldırılara karşı bir takım beylik laflar dışında CHP’sinin yaptığı bir şe yok. Demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması bedel ister. Bedeli olmayanın kalıcılığı olmaz. Bu yaklaşımınızla  sosyal demokrat bile olamazsınız. Bu yaklaşımınızda burjuva anlamda da olsa demokrasi çıkarma şansınız yok.

Bir ülkenin geleceği kabul edilen genç nesil, çağın gereklerine uygun bir eğitim alamıyorsa, o ülkenin eğitim müfredatı çağdışı ve ortaçağ anlayışına göre şekillendiriliyor, imam hatip okullarına daha çok önem veriliyor ve daha çok kaynak sağlanıyorsa, o ülkenin bir numaralı yöneticisi konumunda olan zat “dindar ve kindar”  bir nesilin yetiştirilmesi umuduyla yanıp tutuşuyorsa o ülkenin geleceği orta çağ karanlığıdır. Ve o ülkede şiddet, baskı, zulüm günlük yaşamın bir parçası haline gelir.

Bu yapılanlar karşısında kendisini ülkenin (Cumhuriyetin) kurucusu kabul eden Ana muhalefet partisi bugüne kadar etkili bir muhalefet yapmadı. Yapmadığı gibi, kitlelerde oluşacak tepkinin de önüne set çekmeyi adeta kendisine görev edinmiş. Gerekçesi hazır “bizi sokağa çekmek istiyorlar aman ha dikkat  bu provokasyonlara gelmeyin”diyorlar. Bu yaklaşımla CHP geniş halk kitlelerinin (hiç olmadı) umudu olamaz.

AKP’nin, 18 yıllık iktidarında en belirgin icraatı halkın oylarıyla seçilmiş milletin temsilcilerini, belediye başkanlarını, gazeteci, yazar, aydın ve kendisine itiraz edecek ne kadar demokrat varsa tutuklamak ve göz dağı vermek olmuştur. Bu süre içinde yaptıkları karşısında ciddi bir muhalefet ve karşı duruşla da karşılaşmadığı içindirki, pervasızca istediğini yapıyor. Öyle anlaşılıyor ki bundan sonrada her istediğini yapmakta daha çok ısrarcı olacak.

Kürtler ve onların temsilcilerine saldırılar olunca başta ana muhalafet partisi olmak üzere herkes görmezden gelir. Ne gören, nede duyan olmaz adeta herkes kör ve sağır. Bugüne kadar sergilediği tutumuyla Kılıçdaroğlu ve partisi, kurmakla övündükleri Cumhuriyetin tüm kurumları bir bir tasfiye edilerek kurulmak istenen yeni; İslami şeri bir devletin bir zat kurumlarına dönüştürülüyorken, o boş ajitasyon çekerek yaptırmam diyor ve başka bir şey ne yapıyor ne de yapılmasına müsade ediyor. Bir zamanlar şeker fabrikaları bir bir satılıyordu ve o her gurup toplantısında sattırmam diyerek nara atıyordu. Bol kesede laf etmek (pratik yoksa) siyasi, politik düşüncelerin hayat bulmasına hizmet etmez. Tam tersi karşı tarafın yaptıklarına bilerek yada bilmeyerek yardımcı olmaktır. Her seferinde “bizi sokağa çekmeye çalışıyorlar” diyerek, sokakları sesiz ve sakinliğe davet ederek, İslami gerici faşizmin kurumsallaşmasının değirmenine su taşıyorsun. Bu yaklaşımın, kitlelerin mücadele azmini kırmak ve karşı tarafa yarar sağlamaktan başka bir getirisi yok.  Bu tavır ve bu tutum antidemokratik uygulamalara ve uygulayıcılarına hizmet eder, bunun başka bir izahı yok.

Bugün parlamentoda bulunan partiler kafalarında oluşturdukları Kürt fobisi, onların kendilerine göre değer biçtikleri azda olsa var olan bazı (ki kalmadı) Cumhuriyet kurumlarda yok olmakla karşı karşıya. Sormak gerekir ne yapıyorsunuz ve neye hizmet ediyorsunuz ve Kimden yanasınız?

Parlamentodaki tüm partiler, Kürt sorunu ve onların parlamentodaki temsilcilerine karşı yapılan tüm anti demokratik uygulamalar karşısında, AKP-MHP İslami, gerici faşist yönetimine  takındıkları tavırlarıyla adı konmamış bir müttefiklik durumu sergiliyorlar. Diğer tarafta İktidardaki Güruh CHP’nin bu durumundan da faydalanarak sokağın sessizliğinden de istifade ederek istediği gibi atını oynatıyor. CHP’nin bilince çıkaramadığı, ya da farkında olduğu, ama HDP şahsında Kürtlere ve onların iradesine yapılanlardan memnun olduğu için takındığı ve seyretme tutumu yer yer onlara da dokununca çaresizlikler içinde kendi yaptıklarının bir anlamda kendisine döndüğünü anlamaktan şaşkınlaşıyorlar.  Ve adalet aramaya çıkılıyor. Sana dokundukça adalet aklına geliyorsa kusura bakma inandırıcı değilsin. Yapılan haksızlıkların görünmeyen müttefikisin. 

Saraydaki zat, yapılan anket sonuçlarına bakarak yapılacak seçimlerde kazanamayacağının farkında. Bunun için her yolu deneyerek muhalefeti ezme etkisizleştirme çabası içinde olacak. Ana muhalefet partisinin bu tavrı devam ederse bana öyle geliyorki yapılacak bir seçimde pek değişen bir şey olmayacak. Saraydaki zat, bu güne kadar yaptığı ve  yapacağı daha kapsamlı saldırılar için, önceden bir yoklama çeker ve CHP de “Bizi sokağa çekmek istiyorlar” diyerek sokağı kötü bir şeymiş gibi halkı pasifize etmeye devam ederek, adeta görev üstlenmiş bir pozisyonda kalacak. Diğer bir ifadeyle saraydaki zat taktiksel bir yaklaşımla ana muhalefet partisini sokağa inme konusundaki korkularıyla baş başa bırakacaktır. Ve kendisi istediği gibi at oynatmaya devam edecektir. 


Resul Erenler – 14.06.2020

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑