Makaleler

Published on Nisan 17th, 2023

0

Satranç, savaş, trajedi… | İsmail Göçüm


Satranç; iyi bir beyin jimnastiği oyunu olmanın yanında, son derece stratejik savaş oyunudur.

Satranç oyununun temeli; asıl karakterlerden olan Şah üzerine kurgulanmış bir oyundur. Satranç tahtası üzerindeki Şah’ı korumakla görevli diğer figurlar, başta Vezir olmak üzere, herbirinin görevi gereği Şah’ın nasıl korunacağı üzerine kurgulanmış olup; kaleler, atlar, filler ve en önde siper olarak duran kılıçlı kalkanlı piyon asker figuranlardan meydana gelir.

Savaşın temel bilineni;

Savaşı aptallar çıkarır,

askerler ve masum insanlar ölür,

poltikacılar ve zenginler bundan nemalanır…

Dünya basınını yakından takib edenler bilirler. Son yıllarda yaşanan savaşların Satranç tahtası üzerinde oynanan oyundan hiç bir farkı yoktur.

En son dünya şampiyonu Rus Kasparov, programlanmış bilgisayar Robot karşısında oyunu zaman farkıyla, 12 ye 13  atakla kaybetmişti… Robota ‘insanlar tarafından hileli müdahale edildiği’ gerekçesi ile, oyunun tekrar edilmesine yönelik Kasparov’un itirazı; nedense Dünya Satranç Federasyonu tarafından reddedilmişti. Düşünmeden edemiyor; acaba neden

Bu olaydan sonra kuşkularım daha da artmış ve şunu düşünmüşümdür. Savaş ile Sovyetler Birliğini yıkamayan Emperyalistler, soğuk savaş döneminde çeşitli yöntemilerle uzun yıllar Sovyetler Birliği üzerinde oynadıkları hileli oyunlar… milyarlarca dolar harcayarak -CIA Sovyetler Birliğini yıkmak için, lobi  şirketleri kurarak kirli faaliyetler üzerinde çalîşmaları hiçte tesadüf değildir. CIA’nın raporlarında 300 Milyar itirafı diye bir bildirge vardır. Bu bildirgede;  “sonuçta Sovyetler Birliğini dağıtmayı başardık.” denmiştir.

Bütün bu yaşananlar gözönünde tutulduğuda, bu gün Rusya’ya karşı aynı hileli oyunun devamın sürdüğünü görür gibiyim.

Bir süredir İngiltere Başbakanı Theresa May, İngiltere hesabına çalışan eski Rus casusu Sergey Skripal ile kızı Yulia’nın, ancak askeri düzeyde kullanılabilecek bir sinir gazı yoluyla  zehirlenmesinden, ellerinde delil olmamasına rağmen Rusya’yı sorumlu tutmuş, sadece şüphe, ‘kuvvetle muhtemel olduğunu’ iddiasına dayatarak Rusya üzerinde baskı kurmaya çalıştığı bilinmektedir.

Bilindiği üzere Rusya hükümeti bu tür iddiaların temelsiz olduğu, gerekirse uluslararası bağımsız kuruluşlarla ortak araştırma önererek; şiddetle karşı çıkmıştı.  

Bu iddiaları kanıta dayandıramayan İngiltere, başka manevralarla  Rusya üzerinde baskı kurmaya çalıştığı bir süredir bilinmektedir. Neydi bu baskı unsuru?. İş bu iddialar, uzun süredir Ortadoğu’da prestij kaybına uğramış batı güçlerinin yeni istihbarat yalanları ortaya atması, “Suriye sivillere kimyasal silah kullandı”. iddiası.

İşin aslı, bu tür yalan oyunlarının öteden beri Ortadoğu’da oynanan bir oyunun parçası olarak yeniden su yüzüne çıkmasıdır. Batılı istihbahrat örgütleri, saldırılarını meşru kılmak için, bu tür algı operasyonlarını hep yapıyor olmalarıdır. 

ABD ve Batılı emperyalistler, bu güne kadar masa başından yönettikleri vekalet savaşlarını, istihbarat örgütleri aracılığı kurdurmuş oldukları İslami terör örgütlerini birebir yöneterek, yönlendirerek oyunlarını farklı boyutlarda sürdüregelmişlerdi. Bu yolla sahada etkili olamayınca da, fırınlarda yalan haber pişirip, bu haberleri herkesin yemesi için piyasaya yem olarak sürdüler. Kendi çıkardıkları yalana önce kendilerini inandırmış görünüp, sonra da bütün dünyayı inandırmaya çalıştılar. Geçmişte Irak’ta, işgale kılıf hazırlamak için söylenen yalanlar ve senaryolar buna en iyi bir örnektir.

Son yıllarda, Suriye başta olmak üzere,  Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye üzerinde güvenilir bir prestij sağlamış yeni bir Rusya var. Batılı emperyalist güçlerin tek hedefinde,  Rusya’yı yalanlarla köşeye sıkıştırarak yalnızlaştırmak; etkisizleştirmek ve hedeflerine kestirmeden ulaşmak. Bu artık sağduyu sahibi insanlar tarafından daha net görülmektedir.

Emperyalist devlet yöneticilerinin dünya basınına verdikleri demeçlere bakıldığında, bu tür temelsiz iddiaları, kendi çelişkili ifadeleri ile bile yalanlamaktadırlar.

 …

İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson, istihbarat krizinde, başka bir devletin bu olayda parmağı olduğunu gösteren kanıtların ortaya çıkması halinde “çok sert” bir şekilde yanıt vereceklerini söyledi ve Rusya’yı kendileri için, “birçok açıdan zararlı ve rahatsız edici bir güç” olarak tanımladı.

Johnson ayrıca, Rusya’nın bu olayda rolü olduğunun tespit edilmesi halinde, İngiltere Futbol Milli Takımı’nın bu sene Rusya’da düzenlenecek olan Dünya Kupası’na katılmayabileceğini ima etmişti.

Ancak bu açıklamadan kısa bir süre sonra İngiliz yetkililer, bu sözlerle futbol takımının turnuvaya katılımının değil, resmi heyetin gönderilmesine yönelik bir boykotun gündeme gelebileceğinin kast edildiğini belirterek, yalanla kıvırtmaya çalışmıştı.

Yukarıdaki  ifadelerden de çıkarılabileceği gibi, İngilizler’in birbiriyle çelişen ifadelerinin tutarsızlığı bu olayın altında yatan başka amaçların olduğu fikridir.

Amerika ve batılı güçler NATO aracılığı ile Suriye üzerinden Rusya ve Türkiye krizi çıkarılmış, ardından 15 Temmuz 2016 da Türkiye darbe girişiminde bulunulmuşlar. Bu darbede girişiminde NATO; ABD ve batılı güçler başarısız kalmışlar. Bu başarısızlıklarından olacak ki; aynı zamanda İsvicre’de yapılan Suriye’nin geleceği konulu konferansları fiyaskoyla sonuçlanmıştır.

Bundan sonraki süreçte Türkiye ile müttefikleri arasındaki “Suriye koalisyon güçleri ittifakı” da çıkmaza girmişti.

Sonuç olarak bu çıkmaz, Suriye üzerindeki ittifak politikaları çöken koalisyon güçlerinin sahadaki etkisini uzun süredir ister istemez etkilemişti.

Bütün bu olanların sonucunda Ortadoğu ve Suriye üzerinde Rusya’nın ağırlıkta olduğu bir Suriye politikası hayat bulmaya başlamıştı.

Öteden beri batılı müttefikler ve koalisyon güçleriyle, (PKK, PYD-YG yüzünden) problem yaşayan Türkiye, yüzünü bu kez Rusya’ya döndü. Bir taraftan Nükleer anlaşmalar (Akkuyu Nükleer Santrali), diğer taraftan S400 füzeleri ve en son olarak da Afrin’in işgaline göz yuman Rusya ile ikili ilişkilerini en doruk noktasına ulaştırmıştı.

Türkiye’nin Afrin işgali ve sonrasında yaşanan olaylara, batılı güçlerin sessiz kalması ile batı ile Türkiye arasındaki sıcak kol teması olmasından fırsat; batı ile Türkiye arasında yeni boyut ortaya çıktı. 

İnsan, acaba demekten kendini alamıyor. Batılı emperyalist güçlerin, Türkiye-Rusya ilişkileri, Türkiye’ye bir yem oyunu mu?  Bu, oyun ile Suriye’nin güneyinde Rusya’nın tamamen devre dışı bırakılması için bir ver-kaj paslaşması mı kurmak istiyordu? 

Diğer taraftan da, bunun Türkiye’nin bir strateji, iki taktik uygulamasına uygun bir strateji olduğunu da düşünmeden edemiyor…

Erdoğa’nın uluslararası basına, Suriye üzerine verdiği, son demecinde;

“Biz Suriye konusunda, batılı müttefiklerimizle de , Rusya ile de ilişkilerimizi sürdüreceğiz” yönlü sözleri, durumun bu boyutunu açıklar nitelikte.

Son bir kaç yıldır barılı güçlerin uluslararası ilişkilerde yaşadığı kriz, batılı istihbarat güçlerinin Suriye üzerinde (İŞİD terör örgütü üzerinden) etkilerinin tamamen kırılması noktasına gelindi.

Bu alanda sıkışan koalisyon güçleri, beyaz baretliler diye adlandırılan örgütle “Suriye DOĞU GUTA’ da sivillere sinir Gazı attı” yalanlarını yaymaya başladı. Bu örgütün öteden beri batılı istihbarat örgütlerine haber kaynağı oluşturmak için  kurulan özel bir film şirketi örgütünün işi olduğu bilinmekte… 

(Aynı oyunun Ukrayna savaşı sırasında ABD ve İngiltere’nin İstanbul’da yapılan barış görüşmelerini baltalamak için, görüşmeden bir gün sonra Kiew yakınlarında Rusya’nın çekildiği BUÇA kasabasında yaşanan katliam senaryosu ile aynı gibi)

Senaryo aynı:

Bu haberlerle birlikte  Koalisyon güçleri; Amerika, İngiltere Fransa İsrail ve ardından NATO savunma gücü devreye girdi. Füzeler ateşlendi ve uzun bir aradan sonra  yine ard arda Suriye’ye bombalar yağmaya başladı. Birbirleriyle itilaflı bir çok Arap ülkesininin yanında, Türkiye’nin de bu operasyonu desteklemesinin ardından, batılı koalisyon güçlerden art arda; yapılan bu operasyonun hedefine ulaştığı haberleri gelmeye başladı.

Ardından, ABD Başkanı Trump, “Suriye’nin kimyasal silah kullanmasını engellemek için bombalama yaptık” açıklaması yapmıştı…

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Harekatın sadece kimyasal silah üretim merkezleriyle sınırlı kalmasını sağladık.” diye bir açıklamada bulunması bile… Bu açıklamalar ile bütün taşların yerli yerine oturduğunu gösteriyor…

Emmanuel Macron, devamla “Biz bu operasyon ile Türkler ve Rusları ayırmayı başardık. Türkler bile kimyasal saldırıyı kınadılar. Bunun ardından operasyonu desteklediklerini söylediler.” ifadelerini kullanmıştı.

Emmanuel Macron, Fransa’nın Esad rejimine açık savaş açmaması sonucunda; Fransa’da gerçekleşen 2015’te Paris saldırılarını düzenleyen terör örgütü DEAŞ’ın bu yönüyle Fransa’yı uyarmış olabileceği yönünde açıklama da yaptmıştı.

Eğer Suriye’nin kimyasal silah fabrikaları varsa, bunlar biliniyorsa, bu bombalama sonucunda bu gün binlerce insanın ve Suriye askerinin etrafa yayılan radyoaktif ışınlar ve gazlardan etkilenip ölmüş olduğunu da duymuş olacaktık. Böyle bir şey olmadığına göre, öyleyse batılı emperyalistlerin ikinci bir Irak yalanı ile karşı karşıyayız demektir…

Ayrıca, atılan füzeleri az bile gören, İHH (İslami insani yardım vakfı) Başkanı Bülent Yıldırım’ın savaş şakşakcılığı yönündeki açıklamaları esef vericidir. Bunların İslam anlayışı nasıl bir anlayıştır ki; dün kara dedikleri İsrail’i, bu gün Suriye’yi bombalamasına alkış tutmaktadır. Bunların İslam anlayışı, emperyalizmin, böl parçala yönet, taktiğine uygun, sadık uşaklığın açık örneği değil midir?

Son yıllarda, Ortadoğu ve Suriye’de umduklarını bulamayan ABD ve Batılı müttefiklerin, kendi içinde yaşadıkları sorunlar, ekonomik, siyasi ve askeri krizleri öne çıkmaya başladı… 

Özellikle ABD ve Avrupa Birliğinde yaşanan Avrupa Ordusu krizi, ardından yaşanan Avrupa Birliği ile İngiltere’de yaşanan Brexit krizi… ABD’nin yeni Satrançta yeni stratejilerin geliştirilmesine yönelik adımlar arması dikkat çekiyor.

Yeni bir soğuk savaşın başlangıcı…

2014′ te ABD ve Avrupa Birliği ülkelerini Ukrayna da gerçekleştirdiği sivil darbenin ardından yaşanan Rusya’nın kendi vatandaşlarını koruma altına almak için Kırım yarım adasını işgal etmesi… Batılıların yeni Satranç tahtası oldu.

Bir süredir uyumakta olan dünyanın ikinci askeri gücü… Rusya’nın tekerine yeniden çomak sokmaya başladılar…

Konu, NaATO ve müttefiklerinin doğuya doğru açılımı… uzun bir süredir askeri güç olmaktan çıkan NATO’nun yeniden canlanması, aynı zamanda ABD’nin Batılı müttefikleri ile yaşadığı soğukluk ve onları yeniden yanına çekme planını gerçekleştirmek…

Bu yönlü bir piyon arayan ABD, sonunda Ukrayna üzerinden yeni bir strateji geliştirdi.

Rusya üzerine Ukrayna piyonunu oynayan ABD, kısa sürede sonuç alacağını düşünmese de, Rusya’nın askeri gücünü zayıflatmak üzerine kurduğu taktiksel atılımda başarılı olduğu gözüküyor.

Bu gün ikinci yılına giren Ukrayna savaşı, 2. Dünya savaşı sonrası, Rusya’nın en çok odaklandığı ikinci bir ölüm kalım savaşına dönüşmüş durumda.

Burada; “savaşı kim kazanacak” iddiasından öte, bu savaşın nereye ve hangi boyuta uzanacağı daha önemli bir duruma gelmeye başladı.

Bir tarafta iç sorunlarıyla sıkışmış, Dünya pazarlarında  hakimiyetini günden güne kaybeden ve bu yüzden silah üretim sanayisi ile hırçınlaşan, ABD ve Avrupa, diğer tarafta Hammadde ve yeni teknolojilerle Dünya pazarına ortak, Rusya, Çin, Hindistan, İran Pakistan gibi ülkelerin oluşturduğu “ŞANGHAY Beşlisi” diye adlandırılan yeni bir dünya devi…

Gördüğünüz gibi taraflar ortada.

Satranç tahtası oldukça büyük… 

Zaman zaman Taraflar birbirlerine Şah göndermesi yapsalar da, karşı tarafın kendini savunmak için öne sürdüğü; Vezirler, Filler, Kaleler, Atlar, Piyonlar henüz bitmiş değil…

Yukarıdaki olaylardan çıkan sonuçlar tüm çıplaklığıyla ortada…

Şimdi Soru-Yorum;

*Türkiye 2.yüz yılında yeni bir seçime giderken Dünya Satranç tahtasında bir oyuncu mu, piyon mu olacak?

*Suriye konusunda Türkiye bir kez daha mı kandırılmıştır?

*Yoksa yukarıdaki bütün yaşananlar,  kurgulanmış bir film senaryosundan ibaret bir Satranç hilesi oyunu mu dur?

*Ya da, savaşlar, aptalların çıkardığı, askerlerin ve masum insanların öldüğü, zengin silah tüccarları ve politikacıların menfaat sağladığı bir suni tekerrür sanatı mıdır?


İsmail Göçüm – 17.04.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑