Makaleler

Published on Mayıs 13th, 2023

0

Olası Kılıçdaroğlu iktidarında ezilenler cephesinde değişen ne olacak? | Erkin Barın


HDP bileşeni olan partimiz Devrimci Parti, düzeniçi adaylara oy vermeyecektir. Gene HDP bileşeni olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ne oy vermekle birlikte cumhurbaşkanlığı adaylığında boş oy atacaktır…

Sürece baktığımızda kitlelerin seçime endekslendiği bir tablo görmekteyiz. Toplumun birçok kesimi sandıkla “kurtuluş” umudu beslemekte. Sınıfın ve ezilenlerin gerçekliğinden bakacak olursak; gerçekleşse dahi hayal edilen bu kurtuluş sadece AKP-MHP faşist ittifakından kurtuluşla sınırlı kalacak, asla topyekûn bir kurtuluş olmayacaktır. Zira kapitalist sistem devam edecektir. Bugün yaşanan ekonomik krizin tek sorumlusu AKP değildir. AKP, kapitalist sistemin temsilcisidir. Bugünkü ekonomik krizin sebebi uygulanan neo-liberal politikalardır. Neo-liberal politikalar sonucu kapitalizm kendiliğinden iflas eder, kendiliğinden çöküşe geçer. Çünkü kapitalizm yapısı gereği krizler doğurur. Çözüm yolu sermayeyi kimin temsil edeceğinin değişmesi değil, kapitalist sistemin yıkılıp sosyalizmin kurulmasıdır. Bu da CHP iktidarıyla olabilecek bir şey değildir. Tam tersi, CHP iktidarında neo-liberal ekonomi politikası uygulanmaya devam edecektir. Bununla birlikte CHP, tekelci burjuvazinin Türkiye’deki mimarıdır.

Kılıçdaroğlu, kitlelerden oy isterken “merkez sağ siyasetçisi” pratikleri göstermektedir. “Toplumun tüm kesimlerine hitap ediyorum” propagandası, Kürt halkının yaşadıklarına sessiz kalmak, faşist cephe ile sıcak temas hâlinde bulunma durumu bu pratiklerin göstergesidir.

Toplumun tüm kesimlerine hitap ediyorum propagandasında şüphesiz ki işçi sınıfı, Kürt halkı, kadınlar, LGBTİ+’lar göstermelik olarak varlar. Tıpkı diğer tüm “ılımlı” burjuva adayların propagandalarında olduğu gibi. Olası bir Kılıçdaroğlu iktidarında belki de değişebilecek tek şey polis ablukası olmadan basın açıklaması yapıyor olabilmektir. Lâkin devrimci hareket, mevcut durumu salt buradan okumamalıdır. Aksi hâlde 2911 solculuğu bataklığına düşülmüş olur. Olası Kılıçdaroğlu iktidarında zincirler yine işçi sınıfının üzerinde olacak. Tekelci burjuvazinin Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki mimarı olan CHP biliyoruz ki kazanmış olduğu belediyelerde işçi çıkartmakta AKP ile yarışmaktadır. Uydurma kodlarla işçilere hak gaspı yaşatmak konusunda AKP’den farksız. Hakeza Kürt halkına yönelik söylemleri de AKP’den farksızdır. KK, birçok kesimi ilgilendiren birçok konuya değindi lâkin Rojava’ya yönelik işgal ve saldırılarına yönelik tek kelime etmedi. Aksine Giresun’da yaptığı mitinginde “Teröre karşı ortak mücadele edeceğiz” söyleminde bulundu. Şüphesiz ki “terör”den kastı Kürt halkı ve onunla siper yoldaşlığı yapan devrimcilerdir. Kürt halkından oy alacağı kesinleşir kesinleşmez ağzındaki baklayı çıkarması tesadüf değildir. İşgal tezkerelerine “evet” oyu kullanan CHP’nin olası iktidarında işgal, savaş, katliam siyaseti devam edecektir. CHP, her ne kadar ana muhalefet partisi olsa da söz konusu Kürt halkı olduğu zaman söylemleri ve tavrı AKP’den farksızdır. Kapsadıklarını iddia ettikleri kesimler arasında barış isteyen, bir arada yaşamı savunan halklar yok. Lâkin faşist bloğun kendi iç hesaplaşmalarından kaynaklı öldürülen MHP’li Sinan Ateş’in hesabını soracağını iddia ediyor! 6 Şubat’ta binlerce yoksul halkın katledildiği bir deprem yaşandı. Tarih boyunca sürekli tekrarlayan bir doğa olayı iktidar eliyle katliama çevrildi. Ekonomik krizde olduğu gibi bu katliamın da faturası ötekileştirilen kesimlerden kesilmek istendi. “Yağma var” denilerek asıl yağmacılar göz ardı edilerek Suriyelilere saldırıldı. Evlerine girip malzeme almak isteyen Suriyeliler, eli bıçaklı saldırganları görünce girdiği evin kendi evi olduğuna ikna etmeye çalıştı. Açık kimlikli lubunyalar birçok yerde dayanışmanın bir parçası olamadılar, yardım alamadılar. Bazı bölgelerde lubunya dayanışma çadırı kuruldu. Kimi lubunya buralara erişebilirken kimi lubunya da güvenlik kaygıları sebebiyle yanı başındaki dayanışma çadırına ulaşamadı ya da ulaşabilmek için farklı yollar denedi. Hakeza Malatya’da deprem bölgesini terk etmek isteyen depremzede translar nefret saldırısına maruz kaldı. Bu nefret saldırılarıyla iktidar, toplumda biriken öfkeyi ezilenlere yönelterek hedef şaşırtma yapmaktadır. Kürt halkının yaşadıklarında olduğu gibi bunda da sessizliğini koruyan CHP, burada da sınıfta kaldı.

2019 yerel seçimlerinde CHP adayı İmamoğlu’nun destek için yöneldiği ilk kesim kadınlar ve LGBTİ+’lar oldu. İmamoğlu’nun ilk hamlesi, klasik “ben eril değilim” diyen erkeklerin tutumu gibi “benim eşim feminist” demek oldu. Fırsat bu fırsat sübliminal mesajlardan yararlanarak, katıldığı bir programda “bilim insanı” ibaresini kullanarak feminist kamuoyuna desteklenebilir adaylık mesajı vermişti.  Aslında olması gereken anti-cinsiyetçi dili kuruyor lâkin bunu bir oy malzemesi olarak kullanıyor. Bunun akabinde de bu anti-cinsiyetçi erkeklerin İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunu uygulatma mücadelesinde kadınların ve LGBTİ+’ların mücadelesinin üzerine konduklarını görüyoruz. Tıpkı eşit yurttaşlık için direnen yıkılış dönemi Osmanlı’sındaki kadınların mücadelesini görmezden gelen bir avuç mebusun, sanki bir gecede bir  erkeğin kadınlara hak ve özgürlük verdiği propagandasını yapmış olduğu gibi. Yani ne TC’nin kuruluş yıllarında ne de şimdi hiçbir erkek, bir lütuf gibi yanımızda olmamıştır. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi mücadelesini de, geçmişteki eşit yurttaşlık mücadelesini de kendi başlarına vermişlerdir; erkek siyasetçilerin kürsülerde kadın cinayetlerine değinmesi, anti-cinsiyetçi dil kullanması lütuf değildir.  CHP’nin bizlere bahşettiği bir şey de değildir. Aksine bizim kazanımımızdır.

Bugün baktığımız zaman CHP’li belediyelerin birçoğunun belediye meclisinde LGBTİ+ komisyonu olduğunu görüyoruz. Bu önemli bir kazanımdır. Lâkin CHP, LGBTİ+ kapsayıcı politikayı salt buradan görmektedir. Karma meclis, bulundukları alanda LGBTİ+’ların sorunlarıyla alâkalı veya herhangi bir açıdan politika yürütmemektedir. Fobi karşıtı politika yürütmemekle birlikte, her geçen gün artan fobiye yeni bir cephe de ekliyor. CHP yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ulaşım konusunda alenen transfobik politikalar izlenmektedir. “Kendi kartını kullan” dayatmasıyla birçok transın kartlarının iptal edildiğine dair birçok şikayet alındı. Transların, kendi kartlarını kullansalar dahi “karttaki cinsiyetiyle uyuşmama” gibi keyfi ve fobik gerekçelerle kartları iptal edildi. Bununla ilgili İBB’ye sayısız şikayet gönderildi translar tarafından. İstanbul Kart reklamlarında bir erkeğin, kadın kartı kullanması üzerine yapılan fobik mizahın(?) da büyük etkisi oldu bu konuda. Fobiye sessizlik sadece bununla sınırlı kalmıyor. Millet İttifakı’nda bulunan Saadet Partisi, nefret söylemleriyle AKP’yi aratmamakta. LGBTİ+’ların oyuna talip olan CHP, ittifak ortağının fobik tutumuna binaen bir şey söylememekte.

Toplumun her kesiminden destek alabilmek için göz boyamalık da olsa söz söyleniyor. Lâkin bir kesim var ki, ismi ağza dahi alınmayan Ermeniler… Kendi katliamlarını dile getirmedikleri gibi dile getirmedikleri pek çok konu var. Örneğin iktidar ortağı Ahmet Davutoğlu’nun parmağı olan Sur, Suruç, Ankara, Amed katliamlarında olduğu gibi. Erzurum’da miting esnasında 150-200 kişilik bir grup, Ekrem İmamoğlu’na ve halka taşlı saldırıda bulundu. Ertesi gün bir başka mitingde İmamoğlu’nun belirtmesine göre Erzurum Belediyesi’nin kaldırmış olduğu 40-50 otobüs, saldırının olduğu gün miting alanına giriş yapmış. Bu, alenen örgütlenmiş bir nefret saldırısıdır. Erzurum’da bu örgütlü nefret ilk değil. 2015’te de HDP seçim aracı içerisinde şoförü varken yakılmıştı. Bizler biliyoruz ki Erzurum mitinginde Ekrem İmamoğlu’na ve halka taş atan zihniyet Sur’da, Suruç’ta, Cizîr’de, Gewer’de, Amed’de Kürt halkını bombalarla katleden zihniyettir. Bu zihniyet Madımak’ta 32 canımızı katleden zihniyettir.

Eşit şartlar altında seçime girmiyoruz…

Geçtiğimiz günlerde Amed merkezli bir operasyon gerçekleştirildi. Birçok yurtsever avukat, gazeteci, genç gözaltına alındı. Akabinde Kadıköy’de seçim çalışması yürüten, halay çeken Yeşil Sol Partililer ve HDP bileşenleri işkenceyle gözaltına alındı. Demokrasi vaatlerinde bulunan CHP, her zamanki gibi buna da sessiz kaldı. Eşit şartlar altında seçime girmiyoruz ve restorasyoncu güçler içerisinde buna dönük bir sessizlik var. Seçim çalışması herkes için haktır, Kürt’e hak değildir! 30 Nisan’da ESP’ye, 2 Mayıs’ta yurtsever gençliğe yapılan operasyonlar, Mersin’de HDP’nin seçim aracına saldırılması, Beytüşşebap’ta HDP’li Temel Temel’in katledilmesi ve daha birçok olay seçimlere eşit şartlar altında girmediğimizin göstergesi. Baskılarla ve nefret saldırılarıyla seçime giriyoruz. Saldırılar elbette salt seçim çalışması yürüten sosyalistlere, yurtseverlere yönelik değil. Kadıköy’de Kürtçe şarkı söyleyen sokak sanatçısı Cihan Aymaz, anadilinde sanatını icra ederken katledildi. Ne Mîr Perwer ne de Cihan Aymaz ilk değil Kürt halkı için. Katliamın olduğu yerde Cihan Aymaz anmasında 2 Kürt genci gözaltına alınıp karakolda işkence edildi. Eşit şartlar altında yaşamadığımız gibi eşit şartlar altında da seçimlere girmiyoruz. Kürdistan’da CHP seçim otobüslerinde Kürtçe müzik çalıyor. Katliamlara sessiz kalıp da Kürdistan’da Kürtçe müzikle seçim çalışması yürütmek, göz boyamaktan başka bir şey değildir.

Partimiz, değişenin sadece egemenin ideolojisi olduğunu belirtmekle beraber kitlelerdeki birtakım pozitif değişim beklentilerinin düzen muhalefetince örgütlendiği gerçeğini görmektedir.

Seçimlere giderken ki hâl-vaziyet böyle. Ezilenlerin çığlığına ses olmayan CHP söz konusu Kürtler olduğunda AKP ile ortaklaştı, katliam tezkerelerine evet oyu verdi; olası bir iktidar olma durumunda da aynı politikaları izleyecek. Çizilen tablo bu olmakla beraber yurtsever Kürt seçmen, CHP’nin bir çözüm olmayacağını bilmekle beraber “bağrına taş basıp” Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verecek. Kürt halkı her şeyin farkında. KK’nin kurtarıcı olmadığının da farkında. Rojava’ya yönelik saldırıların devam edeceğinin de farkında. Kriminalize edileceğimizin de farkında. Olup olabilecek her şeyin farkında. Çünkü bütün burjuva demokrat siyasetçiler Kürt’e şirinlik gösterip katlettiler. Alışıldık senaryo… Kürtleri bastırmak için “Bu ülkede Kürt cumhurbaşkanı oldu” söylemine ek olarak “Bu ülkede Alevi cumhurbaşkanı oldu” söyleminin de hazırlanıp Alevi kimliğini nasıl istismar edileceğinin de Kürtler farkında. Kutlamalarda dahi sokağa çıkılmasını istemeyen Kılıçdaroğlu’nun, sokak siyasetini nasıl pasifize etmek istediğinin defarkında. Lâkin azgın bir katliamcı zihniyetten kurtulma talebi de var. Hiçbir şeyin değişmeyeceği bilinmesine rağmen Kürt halkı, bağrına taş basıp Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verecek. Kitlenin bir kısmı KK iktidarında her şeyin değişeceğini düşünmekte. Sol-sosyalist, yurtsever kesim ise değişenin sadece iktidar adı olduğunun farkında. Buna rağmen birtakım olumlu gelişmeler beklentisiyle sosyalist kesimden ciddi oranda oy verecek kesim var. HDP bileşeni olan partimiz Devrimci Parti, düzeniçi adaylara oy vermeyecektir. Gene HDP bileşeni olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ne oy vermekle birlikte cumhurbaşkanlığı adaylığında boş oy atacaktır. Partimiz, değişenin sadece egemenin ideolojisi olduğunu belirtmekle beraber kitlelerdeki birtakım pozitif değişim beklentilerinin düzen muhalefetince örgütlendiği gerçeğini görmektedir.

Her şey devrimle değişecek. Her iktidar olasılığı açısından da sosyalistlerin, Kürtlerin, kadınların, LGBTİ+’ların mücadeleleri devam edecektir. Gitmesi muhtemel tek adamı gönderirken, tek adamlığa yedeklenecek hiçbir güç karşısında da kitleler mücadele bayrağını bırakmayacaktır.


Erkin Barın – Umut Gazetesi – Konuk yazar – 12.05.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑