Mezopotamya

Published on Nisan 16th, 2020

0

MÖP: İnsan hayal ettikleriyle karşılaşınca, hayallerine bağlı kalınca!

Mezopotamya Özgürlük Partisi (MÖP) tarafından yapılan değerlendirmede, bölgeye ve dünyaya ilişkin geniş değerlendirmede bulunuldu.

MÖP tarfından yapılan açıklamayı olduğu gibi veriyoruz:

İnsan hayal ettikleriyle karşılaşınca, hayallerine bağlı kalınca!

Mezopotamya’nın, Türabdin alanında Türk soykırımcı, faşist devletin 1974 Kıbrıs İşgalinden sonra, Mezopotamya coğrafyasında Adana, İskenderun, Hatay, Adıyaman, Antep, Urfa, Elazığ, Mardin, Meliddu/Malatya, Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Cizre, Silopi, İdil, Savur, Ömerli, Midyat ve çevresinde yaşayan Asuri/Süryani/Keldani halkına siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve sosyal yaşam baskıları artmıştı. Bu adı geçen merkezlerin il, ilçe, kasaba ve köylerinde Asuri/Süryani/Keldani halkından Kürt, Arap, Muhalmi, Ezidi ve Türk halkıyla birlikte yaşıyordular. Bir kısmı da Türkiye metropollerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin vb alanlarda yaşıyorlardı. Bu dönemden sonra Mezopotamya’da yaşayan Asuri/Süryani/Keldani halkı diaspora göçüne zorunlu meyilli oldu, Türk soykırımcı devleti tarafından zorlandı!

Bu dönem Türkiye Devrimci Hareketin liderleri kimisi idam edildiği, kimisi çatışmlarda vurulduğu ve kimisi de zindanlarda ser verıp sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya gibi Türk devleti tarafında katledildi. Bu dönem her ne kadar devrimcilerin aleyhinde baskı varsa, içten kaynayan bir devrim volkanı da vardı. Bu durum tüm ezilmiş ulusların yiğit, fedekar, emekçi, okumuş ve cesur gençleri harekete geçirmekteydi. Kimileri bu liderlerin ardıları olarak sorumluluk üstlenecek, kimileri baskıya uğrayan 8 bin yıllık tarihi olan, Mezopotamya coğrafyasında insanlığa ışık tutmuş Asuri/Süryani/Keldani halkını kendi tarihi değerlerine karşı uyandırmaya, onu halkların demokrasi mücadelesiyle buluşturmaya çalışacaktılar. Bu iki akım Dicle ve Fırat gibi Mezopotamya coğrafyasında aktığı gibi, bir dönem Asuri/Süryani/Keldani halkının M.Ö. kadim şehirlerinden Meliddu/Malatya, M.S. Asuri/Süryani/Keldani halkının Antakyadan sonra, 11 yüzyılda Meliddu/Malatya’ya Süryani Ortodoks Patriklik Merkezi Mor Barsavmo Manastırına taşımışlardı. Bu ortmada Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni ve diğer yaşayan kesimlerin bir mozaik kültürü vardı. Halklardan şekillenen, medeniyeti çağrıştıran bu mozaik kültürü, Orta Asya’dan gelen bir kısım Türk Müslüman akımıyla, yerelde birlikte hareket eden işbirlikçi Müslüman kesimlerle o güzel mozaik bozuldu. O günden sonra hiç düzelmedi.. Çünkü dışardan gelen sömürgeci güç, yerelde işbirlikçi olan Müslüman Sunni kesiminden faydalanarak otoritesini oluşturmuştu. Aslında bu tarihten sonra, Kürt Sunni kesiminde işbirlikçi, çıkarcı ve sömürgeciye hizmet eden bir karekter şekillendi. Bu karekter her dayım sömürgeci gücün yanında, toprak, mal, mülk ve ahlak gaspı için Hiristiyan uluslara, Alevi, Ezidilere karşı savaşmış, yarım asıra yakın bir zaman kendisine karşı da savşamktadır. Türk sömürgeci güç ilk elden kendine benzemeyen halkları hedef almış, daha sonra bu halkları savunan, medeni bir kültürden ve demokrasiden yana olanları hedefine koymştur.

Bu durumda işbirlikçi Kürt kesimi diğer ulusların imhası üzerine, Mezopotamya ve Batı Ermenistan coğrafyalarında kendi ulusal dinci, milliyetçi zeminini yaratmaya çalışmıştır. Bu konuda bir yere kadar gelmiştir. Yanlız o ihanetçi karekter, çıkarı gereği imkanları elinden alınmaması için, her türlü çirkinliği kendisine karşı da yapmaya çalışacaktır. 

Doğası gereği bu baskı politikaları zamanla farklı yönlere evrilecekti. Nitekim bölgede yaşayan Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni ve Alevilerden hep tepkiyle karşılandı, isyanlar oldu, velev bu isyanlar bastırıldı, yanlız ardında gelecek nesillere değerli demokrasi mücadele mirası bıraktı.

Mezopotamya coğrafyası insanlığa beşiklik ettiğinden dolayı, bu coğrafya da zülm hep var olmuşssa, ona karşı dönemlere göre hep yenilikler gündeme gelmiştir. Nehirler ülkesi Mezopotamya Ortadoğu’ya hayat veren Dicle ve Fırat, elbette her dönem insanlığa fedekarlık yapacak insanlar yaratacaktır. Dolayısyla 1968 kuşağının önemli simalarından Teslim Töre Meliddu/Malatya’dan devrimci bir mücadele ile 1970 yıllarda tarihin ters akışına karşı, yoldaşlarının insanlık uğruna düştüğü yerde, bölgede bozulan halkların mozaiğine karşı, tarihi bir sorumluluk üstlenerek Dicle ve Fırat nehirlerine eşlik etti.

Aralarında yaş farkı olmasına rağmen, 1968 kuşağından etkilenmiş, özellikle TİKKO Hareketinden ve İbrahim Kaypakkaya dan esinlenerek, Asuri/Süryani/Keldani halkının değerli lider karekterlerinden Kenan Kerimo devrimci bir anlayışla ulusal demokratik sorunuyla ilgilenmiştir..

Her biri kendi çapında Türkiye sathında mücadele veririken, mücadele metodları veya tabanların farklı sosyo ekonomik, politik, düşünsel ve kültürel gerçeklikleri olmasına rağmen, oysa ortak nokta demokrasinin eşitlik ilkesiydi. Tabii bir dönem ideolojik katılık ön plandayken, özellikle radikal devrimci örgütler arasında sınıf savaşımı ağır basmakta, bu durumdan dolayı Türk ırkçı devletin politikaları gerektiği gibi anlaşılmamaktaydı. Diğer ulusların sorunları tali kalırdı. Sadece iki ulus varlığından söz edilirdi Türk ve Kürt..

Acaba Türkiye coğrafyası, Türk ırkı üstün, Kürt ırkı köle olarak şekillendiği döneme kadar başka halklar varmıydı? Yokmuydu düşüncesi dahi kimsenin ya aklına gelmez? ya da Türk devleti bir hafıza silinmişliğini başarmış? veya insanlarına ırkçılığı aşılamıştı? Bütün bu sorunlar bilinmeden, Türkiye Devrimci Hareketi, Türk sömürgeci devlete karşı başarılı olamazdı.. Türkiye sömürgedir yorumu yapanlar, emperyalizmi Batı da görenler ve faşizmi Hitlerde somutlaştıranlar, Türk devletin, soykırımcı bir zihniyetle kimlerin coğrafyalarına konmuştu, sorgulaması yapmaları önemliydi? Neden İbrahim Kaypakkaya yanlız, Türk devleti eşittir faşizm, bir de 1915 Seyfo/Soykırımına değinmişti? Oysa bunlar irdelenseydi, belki toplumsal muhalefet daha başarıllı olur, faşist darbeler bu kadar başarılı olmaz, devrimci, demokrat ve sosyalistleri her dayım ezmezdiler. Peki bugün dahi, bahsettiğimiz durumlarla yüzleşme oldumu? 1915 Seyfo/Soykırımdan, 100 yıl sonra diyelim SYKP Kurucu Üyesi Kadir Akın, SYKP Eş Başkanı Tüncay Yılmaz, Tamer Çilingir ve bazı değerli Sosyalist insanlar, ağrlıklı olarak bunlar SYKP’den olmaları dikkat çekti, Türk ırkçı devlet, Hiristiyan ulusların tarihini gömdüğü yerden, tarihi ordan sorguladılar, bu değerli olduğu kadar, halkların bir birine olan güveni pekiştiriyor. Aslında bu yaklaşımın temelinde, samimi bir şekilde Demokratik Sosyalizm inancı yatmaktadır.. ‘’Her şeyi Türk ırkından başlatmak, Türk ırkına mal etmenin sonucuydu bu’’.

Dolayısyla bu durum demokrasinin pervazını genişletiyor, nüfüsü az kalmış Hiristiyan, Alevi ve Ezidi halklarına büyük bir umut veriyordu.

1980 yıllardan sonra 1980 12 Eylül faşist darbesi Türkiye’yi kasup kavurmuştu, devrimci lider Teslim Töre ülke dışında, Hüseyin, Deniz ve Yusufların devamcısı devrimci bir mücadele içindeydi. O dönemde diğer devrimci gruplarla faşizme karşı ortak devrimci bir cephe ortamı yaratmaya büyük özen göstermişti. İster istemez bu devrimci akımların mücadele etkisi, Asuri/Süryani/Keldani halkının genç aydın, emekçi ve demokrat kesimini etkiliyor, tarihe not düşmüş devrim liderleri İbrahim, Mahir, Hüseyin, Deniz ve Yusuf gibiler semböl olmuş, onların hakkında birkaç kelime bilen oldumu, adeta pür dikkat dinlenirdi. Bu dönemde 68 kuşağı olan Hüseyin, Deniz ve Yusufları yakından tanıyan, Mezopotamya’lı Süryani İbrahim Seven’de hayli sempati duyulan biriydi, Süryani gençleri arasında saygıyla karşılanırdı.

Bu değerli insanlar ve ardıları insanlığa hizmet ettiklerinden dolayı, bu saygıyı, sempatiyi ve sembolize olmayı hak etmiştiler. Yanlışları, eleştirlecek yönleri varmıydı, tabii ki vardı? Ancak bugün o eleştirler, doğru analizlerle yapılabilir. O dönem sınıf, ideoloji ve teori ön planda olduğundan, dünya koşulları bugün gibi gelişmiş değildi, o yüzden haklı eleştiriler bile, haksız bir şekilde algılanırdı. O dönemde ulusal demokratik mücadeleden söz etmek, sınıf mücadelesinde ters algılanıyor ve gericilikle yorumlanıyordu. Araplarda: Arap Milliyetçiliği, devrimci ziniyet üzerine hakim iken, aslında Türkiye’de: Türk Milliyetçiğili ekseninde, herşey pozitif yorumlanıyordu. O dönemde bazı devrim liderleri Türk Mlliyetçiliği etkisinde kalmazsa, Kemalizmi devrimci nitelikte görürmüydüler? Asla hayır.. Doğrusu; ‘’Osmanlı-İttihat Terakki-Kemalizm-Faşizm’’demektir..

Tabii gençler sürekli devrimcileri özenirler, çünkü devrimciler insanlık değerlerini temsil ediyor. Kenan Kerimo bu dönem Türk devletin baskılarını, dikkate alarak hiçbir çekingenliğe girmeden Mezopotamya ülkesine iner, insanları ulusal demokratik mücadelede bilgilendirir, onları devrimci, sosyalist ve halklarla birlikte yürümeye sürekler. Nitekim bu emekler, ilerleyen dönemde etkilerini göstermiştir. Bizler bu ulusal demokratik yaklaşımdan etkilenerek, aynı zamanda bölgede gelişen PKK’nin devrimci, sosyalist mücadelesinin etkileri. Daha sonra 1917 Ekim Sovyet Devrimi, Çin, Küba, Vietnam, Mozambik, Nikaragua ve Angola devrimlerinden, Türk, Kürt ve Filistin halklarının devrimci mücadelelerinden etkilendik, moral aldık ve kendimize rehber edindik. Kitabı okumak başka bir duygu, kitabın içnde bulunan devrimcileri görmek, onlarla konuşmak veya onlardan söz etmek ayrı bir duygudur. Devrimciler her ne kadar akıl ile hareket etseler, bir birlerine olan bilimsel bağları, bağlılıkları ve devrim hedefine cesur yürüyüşleri, onları bir birine fedaice bağlıyor. Bu yüzden, bu uğurda mücadele edenler, ile insan karşılaştığında çok değer veriyor ve bir o kadar moral alıyor..

1985 yılıydı ilk  devrimci liderTeslim Töre ismini nerde duydum? Daha sonra hangi ortamda karşılaşacaktık? Bu dönem Türgut Özal dönemi, sağ liberal eğilimin, İslam zihniyetin Türkiye’de yayıldığı bir dönem. Ben ve arkadaşım Pontus Ülkesinin Bayburt ilçesinde askerlik yapan arkadaşlarımızı ziyarette gidiyorduk. Ankara garından bindik otobüse, Ramazan orucu ve biz otobüsün içinde 19 yaşlarında iki Hiristiyan Süryani genç. Bilmediğimiz adını haritadan duyduğumuz Pontus (Karadeniz) denilen, bir ülkeye yol alıyoruz. Galiba Orucun akşam iftarıydı, bazıları yemkten söz ediyordu, tabii otübüs daha durağa ulaşmamıştı, bir fanatik,’’ben olsam bu Türk İslam devletinde kim oruc, tutmazsa falakaya yatırılsın, kırbaçlansın, zindana atılsın ve gerekli İslam cezaları verilsin’’diyordu. Tabii bizim zorumuza gidiyor, ama ne yapacaksın, kalkıp yüklensen  hepsi bize saldıracak. Tabii güzelim Pontus ülkesinde baştan başa ilerliyoruz, bir yanda sahil, diğer yanda coğrafya, Kiliselere benzer şeyler dikkatimizi çekiyor, ama o gün, bu gün gibi bu bilgiye sahip değildik. Sadece orasını Kardeniz biliyoruz. Nerden bilelim İttihat Terakki, Mustafa Kemal Atatürk, Topal Osman alçağı ve Teşkilat’ı Mahsussa Pontus Rum coğrafyasında soykırım yaptı? buralar Mezopotamya, Batı Ermenistan gibi Hiristiyan uluslarına aitti. Nerden bilelim burada Rum, Ermeni uluslar vardı? O güzelim üstünden bulut gitmez, kar eksilmez Zigana Dağlarında o daracık yolda ilerliyoruz, insan pencereden yan uçuruma bakmak istemiyor. Her an otübüs uçurumdan düşecek gibi. O zigana Dağlarında güzel bir Pontus balık yemeği yedik. Yemekten sonra yolumuza koyulduk, artık otübüs baş aşağı yürüyordu. Arkamızda bir genç, Universitede tanıdığı Süryani arkadaşlarından dolayı, Süryanice konuşmamızı duyunca, Süryanilerle ilgili sorular sordu, bizde kendisini o günkü bilgimizle cevapladık. Aydın biri olduğundan, kendisi bize Asuri/Süryani/Keldani halkının tarihini anlattı: Bizim ulusal demokratik, devrimci mücadeleye meyilli olduğumuzu görünce çok sevindi, aynı zaman da bizleri duyarlı kıldı..Bakın gençler, ‘’bu otobüstekiler bunları duymasın, inanın size saldırıp sizi otobüsten atarlar ve bende sizi kurtaramam’’dedi. Böylece sohbetle birlikte Bayburt’ta ulaştık, asker olan arkadaşlarımızı görmeye gittik. Tabii bizler nizamiye’de beklerken arkadaşlarımız geldiler, ilkin güzel bir arkadaşlık hasreti giderdik, ondan sonra kendileri, bize Bayburt’u biraz anlattılar, ‘’arkadaşlar burada dağın başında Asur Kalesi var deyince’’ çok mutlu olduk. İşte burda ilk kez askerlikte çekilen zorlukları dinledik, bir yıl sonra bizde askerliğe gidecektik. Burda asker arkadaşlarımızdan biri, ‘’ burda Deniz Gezmişlerin arkadaşı olan Teslim Töre’nin bir akrabası var, bizlere çok değer veriyor, bizlerde ona gereken sygıyı, duyarlılığı gösteriyoruz. Hiç kimse ona birşey diyemiyor, siyasi biri olmasından ondan çekiniyorlar’’ dedi. İlk Pontus ülkesinde devrimci lider Teslim Töre’nin ismini, akrabasının arkadaşlarımıza anlatması sayesinde, arkadaşlarımızdan onunla ilgili anılarını heyacanla dinledik. Bu bizim için bir bilgi birikimi, aynı zamanda bir moraldi. Çünkü İbrahim, Mahir, Hüseyin, Deniz, Yusuf ve İbrahim Sevenlere olan hayali sempatmiz, bir gerçeğe dönüşüyordu. Evet Asur Kalesi kelimesi ulusal demokratik duygularımıza hitap etti, devrimci lider Teslim Töre’nin anıları devrimci düşüncemizi daha da güçlendirdi.

Bu Bayburt askeri ortamında: Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni,Alevi, Rum/Pontus Kürt,Ezidi, Devrimci ve Sosyalist buluşması var. Bunlar birlikte ortak bir siyasi, insani, demokratik ve ahlaki bir zihniyette sahipler. Karşılarında Osmanlı, İttihat Terakki ve Kemalist-faşist Türk devletin soykırımcı zihniyetin devamı var..          

Bizleri Asuri/Süryani/Keldani halkının ulusal demokratik mücadelesinde etkileyen devrimci, sosyalist Kenan Kerimo, devrimci lider Teslim Töre ile nerde, hangi ortamda ve kimleri anacaktık? Bu bir tesadüfmü, yoksa tarihin bereberinde getirdiği ortak bir mücadele sonucuydu? Aslında devrimci mücadelenin, tarihin beraberinde getirdiği zülme karşı duruşun kültürünü, Mezopotamya coğrafyasında değişik dönemlerde, yüzyıllardır farklı karekterlerle zülme karşı mücadele veren insanların devamı ve Demokratik Sosyalizm de ısrarın sonucuydu bu buluşma..

İlerleyen yıllarda kesintisiz yürüdüğümüz devrimci mücadelede, daha sonra bu mücadelenin Demokratik Sosyalizm, Ulusal, Toplumsal Demokrasi Perspektifi ile Mezopotamya ve Anadolu coğrafyalarında tüm halklarla eşitlik, özgürlük ve demokrasi birlikteliği içinde buluştuk. Tabii bu arada Selim Keleci yoldaştan devrimci lider Teslim Töre’nin adını duyduk, Suriye sahasında bulundukları dönemleri, çalışmaları, örgütlerle ilişkileri, faşizme karşı ortak cephe çalışmaları ve PKK ile ilişkileri. Böylece  bizler için hayal, sempati ve değerli olan insanlarla bire, bir karşılaşacaktık. Tüm halkların ortak meclisi ABDEM’ın kurulus kongresı 2013-29-30 Haziran’da, Pontus Bayburt Şehrinde giyaben adını duyduğum devrimci lider Teslim Töre ile, Brüksel’de on yıllar sonra karşılaşacaktım..

Bu ara bizler bazı gruplarla birlikte kuruluş kongresine Asuri/Süryani/Keldani halkı adına 5 sayfalık güzel bir sunum hazırlamıştık, bir arkadaşın sunumu okuma talebi oldu kırmayalım dedik ve kendisine sunumu okuttuk.

İşte burda ben Kongra Gel Eş Başkanı Sayın Remzi Kartal ile selaşmaya giderken, baktım yanında beyaz saçlı, uzun boylu, otoriter, heybetli, samimi, sempatik, güler yüzlü ve devrimci bir Abide gibi duran biri var, usulen merhabalaştık Sayın Remzi Kartal, ‘’çok değer verdiğimiz,Teslim Töre ve Yaşar arkadaşımız’’ deyince. İyice baktım karşımdaki uzun boylu Abide duruşlu insana.. Nerden, nereye gelmiştik. Doğru bir mücadele anlayışı, bizi o güne taşımıştı.. Tabii ben yaşça iki arkadaştan da küçüğüm, devrimci lider bana baktı, ‘’demek ki, Yaşar dedikleri sensin’’ ha.. Ama söyleminde bir mutluluk, moral, samimiyet ve sevinme vardı..

‘’Bu kongrede yer almanız, halkınız açısından çok değerlidir, halkınız diaspora alanında çok güzel şeyler yapabilir, Kürt halkıyla ilişkide olmanız, özellikle KÖH ile ülkede kalan halkınızın istikbali için önemlidir.. Sizi takip ediyorum, arkadaşlar sizlerin duruşuna büyük değer veriyorlar, bundan böyle hep birlikte hareket edeceğiz, halklarımız demokratik haklarına kavuşuncaya kadar. Önemli bir dönemi yakaldık, bu dönem halkların demokratik birlikteliği dönemidir’’dedi. Ben,‘’kendisini tanıdığıma çok mutlu olduğumu, adını çok duyduğumu, bizlerin bu günlere gelmesinde şüphesiz büyük emekler verdiklerini, halklarımızı ancak bu perspektifle birlikte yürüyeceklerini’’söyledim.

Ondan sonra ABDEM Kurucu Üyeleri arasında yer aldık, birçok kez ABDEM toplantılarında birlikte katıldık. ABDEM toplantılarında devrimci lider Teslim Töre’nin değerlendirmeleri, analizleri ve politik ön görüsü çok değerliydi. Hiçbir zaman partiler arası çelişkilere önem vermez, hele hizipçi yaklaşımlara, her halkın kendi iradesini özgürce ifade etmesinden kesin yanaydı. Entelektüel birikimi, demokratik medeni yaklaşımı, karşı tarafa güven verir, doğma, kalıp ve dayatmacı yaklaşımlara hep karşıydı. Alevi, Ezidi, Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni, Rum/Pontus halklarının kendi iradelerine dayalı, kendi tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel, piskolojik ve inançsal koşullarıyla eşitliğe dayalı bir ilişki içinde olmalarını hep dile getiriyordu. Bu yaklaşımı çok değerli, samimi ve moral vericiydi. ‘’Kendini Kaderini Özgürce Tayin Hakkı’’. Çünkü o bilirdi, politikada teoriler-pratikle çelişir, o yüzden hiç kimse, kimsenin gölgesinde ve ne de kuyruğuna bağlı olsun. Herkes kendi özgür iradesiyle, imkanları, koşulları ve gerçeğiyle demokratik birliktelikte buluşsun düşüncesini savunurdu. Enternasyonal ilişkilere önem verir, milliyetçiliği red ederdi.. Dolayısyla çoğu kez, yapılan yanlış yaklaşımlara karşı, hep duyarlı kılmaya çalışırdı. ABDEM ile başlayan arkadaşlığımız, yoldaşlığımız Asuri/Süryani/Keldani halkının sorunu üzerine daha derin düşünmeye başladı, bu yüzden çoğu kez Asuri/Süryani/Keldani halkı ile ilgili yazılar yazdı ve kendisini halkımızın ulusal, toplumsal sorununa karşı sorumlu hisetti. Böylece oturduğu ortamlarda dile getirdi, onun halkımızın sorunun dile getirmesi çok anlamlıydı, etkisini birçok çevre üzerinde daha iyi bırakıyordu. Türk sol hareketi Hiristiyan ulusların sorunlarına bazıları dışında, yüzeysel, bilinmez ve tali kalıyordu. Halkımızın değerli; Eneternasyonalist devrimci lider dostu, beni, her gördüğünde halkımızla ilgili muhakak durumları sorar ve ben kendisini cevaplardım.. Bizde en çok sevdiği şey; kendi irademize dayanarak, imkanlarımızı gözeterek, halkımızın gerçekliğini temel alarak, halklarla birlikte özgür bir ilişki içinde olmamız..  Halkımızın Mezopotamya’da az nüfüsü kalması yaşadığı 1915 Seyfo/Soykırım gerçeği, sosyal, kültürel, inançsal ve yurtseverlik gerçekliğinden yola çıkarak, ‘’sizlerin mücadelesi legal ulusal, toplumsal demokratik bir mucadele stili olmalıdır’’diyordu.

Doğrusu tespitleri, analizleri yılların tecrübesine dayanarak tam yerindeydi..

Bazen halk olarak, siyasetten yapılan yanlışlardan dolayı yaşadığımız sıkıntılar oldu, bu sıkıntıları kendisiyle yazılı olarak paylaştık, gerekli yerlerle kendisi de ilgilendi, birlikte bu sıkıntılara çözüm bulduk. Dolayısyla öyle değerli ketkıları, bize, halkımıza ve demokrasi mücadelesine oldu..

Melek Şakar yoldaş, Teslim Töre’nin yakın akrabası olur, bizimde ortak HDK, HDP ve Alevi, Kürt, Ermeni, Rum/Pontus, Asuri/Süryani/Keldani halklarının demokratik platformunda birlikte demokrasi için mücadele verdiğimiz değerli bir yoldaşımızdır. Melek yoldaş bu halkların ortak demokratik platformu vesilesiyle hem halklarımızı, hem bizleri bu günlere getirinleri, hem tarihsel gerçek özlerimizi buluşturma temelinde, hayalariyle devrimci mücadeleye çıktığımız, sempati duyduğumuz İbrahim, Mahir, Hüseyin, Deniz, Yusuf, Hakı, Mazlum, Kemal, Hayri, Zilan, Sakine, Ermeni, Asuri/Süryani/Keldani devrimcilerini 1915 Seyfo/Soykırım, Dersim, Koçgiri, Simele, faşizme karşı mücadele etmiş devrimci, demokrat ve sosyalistleri anma etkinliği düzenledi. Teslim Hoca, Kenen Kerimo, KÖH adına Ali arkadaş, Aleviler adına Melek yoldaş ve MÖP adına biz birer konuşma yapacağız. Aleviler, Kürtler, Asuri/Süryani/Keldaniler hazır bulunmaktaydı, özellikle Teslim Töre en çok bu platformda sevindiği nokta Süryani Ortodoks Kilise Papazı Muhterem Abraham Garis hazır bulunması. Arkadaşlar, ‘’Papaz efendinin burada bulunması, bana Latin Amerika’da Devrimci Mücadele içerisinde bulunan, saygı değer dini adamları hatırlatı’’ dedi. İlk konuşmacı devrimci liderTeslim Töre yoldaştı, daha sonra sırasıyla hepimiz konuşmalarımızı yaptık, paltform renkleriyle, dilleriyle, kültürleriyle ve kimlikleriyle çok zengin bir mozaikti. 1100 yıllarında Mezopotamya coğrafyasında Türk İslam ırkçılığı, Kürt İslam işbirlikçiliği tarafından bozulan o mozaik, yeniden aynı halkların üyeleri tarafından, insanlık değerleri temel alınarak 21 yüzyılda yeniden geliştiriliyordu. Bunun sırrı bulunmuştu, ırkçılığa, milliyetçiliğe, mezhepçiliğe, şövenizme ve faşizme karşı mücadele demokratik mozayiki geliştirir. Devrimci lider Teslim yoldaş, bu demokratik mozaike büyük önem veren biriydi. Paralelinde  demokratik diyaloğuyla sürekli toparlayıcı oluyordu.

Burada bize, Melek yoldaşa yol gösterici olan iki değerli insan: Teslim Töre ve Kenan Kerimo buluşması çok anlamlıydı. Aynı kuşaktan farklı kulvarlarda, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyalarında kendi toplumları, diğer toplumlar, insanlık ve demokrasi için mücadele vermeleri değerliydi.. Dolayısıyla bu değerli bir an, bizler için unutulmayan bir tariht..!! Devrimci lider Teslim yoldaş, Kenan Kerimo, Melek yoldaş ve bizim samimiyetimizi gördğünden dolayı, ‘’Bu Melek; devrimci, mücadeleci ve samimi olmasından çok değer verdiğim bir akrabamdır, o sizin emenatinizdir’’dedi. Melek yoldaş öyleydi bizim için, tabii o konuşmadan sonra daha da önem verilecekti.. Çünkü böylesi değerli, devrimci bir liderin aramızda ki, yoldaşlık samimiyetini görmesi ve bizleri o şekilde onurlandırması, Alevilerin, Asuri/Süryani/Keldani ve Ermenilerin nasıl iç, içe girdiğini gösteriyordu..

Bu vesile ile yol arkadaşı Fatma yoldaşı tanımış olduk, çok değerli humanist, sevecen bir insan olma özelliğine sahip. Şu ana kadar  devrimci lider Teslim hocayı, Fatma yoldaşı gören Asuri/Süryani/Keldaniler hep saygı ile dile getirir. Fatma yoldaş, bizim de çok değer verdiğimiz bir yoldaştır.. Teslim Töre ve Fatma yoldaş arasında bulunan o güzel sevgiye dayalı yoldaşlık ilişkileri, onların kendi etraflarına pozitif bir enerji verdikleri şüphe götürmez. İki cinsin eşit, özgür ve demokratik ilkeler çerçevesinde hareket ettiklerinde, nasıl bir etki yarattıkları iki değerli insan olan Teslim ve Fatma yoldaşların  şahsında kendini net olarak göstermektedir.. Bu duygularla Fatma yoldaşın değerli emeğine, insanlık sevgisine ve değerli yoldaşlığına büyük değer veriyor, kendisine saygı, selam ve sevgilerimizi sunuyoruz..

Daha sonra Kenan Kerimo ile birlikte geçmiş yıllara gittiler, halklarımız, demokrasi ve Türkiye sorunları üzerine güzel sohbetler yaptılar. Ne mutlu bize hayal ettiklerimize, sempati duyduklarımıza ve mücadele inancımıza bağlı kalarak bu günleri görebildik.. Devrimciler yorulurlar, düşerler, yanlız ardlarında onur, bilgi, ahlak, kültür, insanlık, sevgi, cesaret, yiğitlik, kahramanlık, karekter, özgür bir gelecek bırakır ve tarih olurlar.. Güle, güle iki değerli devrimci, sosyalist ve sevgi dolu insan. Bizler ardınızda kalanlar, sizlerin bizlere bıraktığı değerli devrimci kültürü devam ettirip, sizleri hep beynimizde, ruhumuzda ve kalbimizde yaşatacağız..!! Halklarımız, insanlık ve demokrasi kesimleri sizleri asla unutmayacak!

 İki değerli insanı saygı ile selamlıyor, hürmet ve minnetle anıyoruz!

Mezopotamya Özgürlük Partisi (MÖP)

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑