Published on Ekim 9th, 2020
0Kuzey Kıbrıs’ta bu pazar 11 adaylı Cumhurbaşkanlığı seçimi var
Halk 11 Ekim’de sandık başına gidecek ama görünürde “seçim havası” yok! Küresel salgın yüzünden sönük geçen seçim çalışmaları daha çok medya üzerinden yürütülüyor. Başbakan Ersin Tatar’a şans tanınmazken, yarışın son aşamasının görevdeki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile ana muhalefet partisi CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman arasında geçmesi bekleniyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) koronavirüs salgını yüzünden
6 ay ertelenen Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 11 Ekim Pazar günü
yapılacak. Aynı tarihte tek maddelik bir Anayasa Referandumu da
gerçekleştirilecek. Sandık başına gidecek seçmenler, bu nedenle 2025
yılına dek görev yapacak yeni cumhurbaşkanının yanı sıra Yüksek
Mahkeme’nin halen 8 olan yargıç sayısının artırılması için de oy
kullanacak.
Küçük ve bölünmüş bir ada ülkesi olan KKTC’de 198
bin 867 seçmeninin oy kullanacağı Cumhurbaşkanlığı seçiminde 4’ü parti
adayı, 7’si bağımsız olmak üzere toplam 11 aday yarışıyor. Seçimler
ertelenmeyip de geride bıraktığımız 26 Nisan’da yapılsaydı, bu yarışa 5
aday katılacaktı.
11 Ekim’deki seçimlere Ulusal Birlik
Partisi’nden (UBP) Ersin Tatar, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP)
Tufan Erhürman, Yeniden Doğuş Partisi’nden (YDP) Erhan Arıklı,
Milliyetçi Demokrasi Partisi’nden (MDP) Fuat Türköz Çiner, “parti adayı”
olarak girerken, şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yanı sıra
Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, eski Demokrat Parti (DP) Genel
Başkanı Serdar Denktaş, Alpan Uz, Mustafa Ulaş, Ahmet Boran ve Arif
Salih Kırdağ ise “bağımsız” katılıyor.
SALGIN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM
Oy verme günü çok yaklaşmış olmasına karşın KKTC’de henüz “seçim
havası” gözlenmiyor. Koronavirüs dolayısıyla halkın ciddi boyutta
ekonomik sıkıntı yaşadığı ülkede insanlar seçimden çok geçim derdiyle
ilgileniyor.
Ayrıca küresel salgın önlemleri çerçevesinde
kitlesel toplantılar ve yüz yüze görüşmeler yapılamadığından sönük geçen
propaganda çalışmaları daha çok basın-yayın organlarında ve sanal
ortamda yürütülüyor. Adaylar da halka doğrudan dokunamadan, uzaktan
yapılan seçim etkinliklerinin kendilerini mutlu etmediğini söylüyor. Bu
koşullarda seçime katılma oranının yüksek olması beklenmiyor.
KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı yarışında adayların seçim propagandasının ana
temasını “Kıbrıs sorunu” ve ekonomik durum oluşturuyor. Hemen bütün
adaylar, “Kıbrıs vizyonu”nu eylem planlarının en başına koymuş
durumdalar. Bu arada “Türkiye ile ilişkiler” konusu da adayların önemli
tartışma başlıkları arasında yer alıyor.
MUSTAFA AKINCI, “FEDERAL ÇÖZÜM”DEN YANA
Görevdeki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Federal Kıbrıs” tezinin en
kararlı savunucularından. Yıllardır tek çözümün federal model olduğunu
savunuyor. Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerin ise “eşitlik ve
karşılıklı saygı” temelinde yürütülmesi gerektiğini söylüyor.
Bağımsızlıkçı söylemleri nedeniyle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’la zaman zaman gerginlik yaşayan Akıncı, bu konuda şöyle diyor:
“Biz ne Güney Kıbrıs’ın azınlığı ne de Türkiye’ye bağımlı bir alt
yönetim olmak istiyoruz.” Akıncı’nın seçim kampanyasının ana sloganı
olan “Kararlılık ve İrade” de bu yaklaşımı yansıtıyor.
Ülkenin en deneyimli siyasetçilerinden olan Akıncı, daha önce Kurucu
Meclis üyeliği ve Lefkoşa Türk Belediye Başkanlığı yaptı. 1987-2001
yılları arasında Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) Genel Başkanlığı
görevini yürüttü. Kıbrıs sorununun siyasal eşitlik temelinde kurulacak
iki toplumlu ve iki bölgeli federasyonla çözüleceğine inanıyor.
Akıncı, 5 yıllık hizmet dönemini kendi içinde değerlendirip vicdan
muhasebesini yaptıktan sonra yeniden aday olmaya karar verdiğini
söylüyor ve Kıbrıs sorununda “çözüm odaklı” siyaset anlayışını
sürdüreceğini özellikle belirtiyor. Akıncı, “çözüm”den ne anlaşılması
gerektiğini ise şöyle açıklıyor: “Bu, Birleşmiş Milletler
parametrelerinde öngörülen iki kesimli, iki toplumlu, iki kurucu
devletin siyasi eşitliğine dayalı federatif bir yapılanmadan başka bir
şey değildir.”
Kıbrıs konusunda federatif çözümden yana olan parlamento dışındaki sol/sosyalist partiler de Mustafa Akıncı’yı destekliyor.
ERSİN TATAR, “İKİ DEVLET”Lİ ÇÖZÜM İSTİYOR
Başbakan Ersin Tatar ise 52 yıldır sürdürülen “federal devlet”
görüşmelerinin sonuç vermediğini söylüyor ve artık iki devletli
“konfederal çözüm” istiyor. Onun seçim sloganı ise “Yeni Bir Geleceğe
Yürüyoruz”. Ucu açık ve amacı belirsiz görüşmelere karşı olduğunu
söyleyen Tatar, “Seçilirsem, federasyon dışındaki alternatif önerileri
de masaya getireceğim ve Türkiye ile kardeş devlet ilişkisi içinde
olacağım” diyor. Seçimin yapılacağı 11 Ekim’de partisinin 45’inci
yıldönümünü kutlayacağını anımsatan Tatar, “Böyle bir günde
Cumhurbaşkanı seçilerek KKTC’yi dünyada hak ettiği yere taşımak
istediğini” belirtiyor.
Ersin Tatar’ın Türkiye’yle iyi ilişkilere büyük önem verdiği, bu amaçla
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’la sık sık bir araya geldiği
biliniyor. Tatar’ın, “Türkiye Cumhuriyeti benim arkamda” söylemiyle güç
toplamaya çalıştığı, ancak bu tutumun KKTC’deki muhalefet tarafından
tepkiyle karşılandığı gözleniyor. Sol eğilimli muhalefet partileri
Tatar’ı, “Türkiye’nin memuru” olarak görüyor.
ERHÜRMAN DA “FEDERAL KIBRIS” DİYOR
CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman da Mustafa Akıncı gibi
federal çözümden yana. Kıbrıs sorununun çözümü için “sonuç odaklı”
görüşmeler yapacağını söylüyor. Ancak iç ve dış politika konusunda
Mustafa Akıncı’yı pasif bulduğunu belirtiyor ve kendisinin “proaktif
politika uygulayacağını” vurguluyor.
Erhürman, amacının, “Kıbrıs sorununa bir an önce kapsamlı çözüm
bulunması, proaktif bir dış politika ve kendi ayakları üzerinde duran
bir ekonomi yaratmak” olduğunu belirtiyor. “Yeni bir Cumhurbaşkanlığı
vizyonuna ve stratejisine ihtiyacımız var” diyen Erhürman, kendi
Cumhurbaşkanlığı vizyonunu şöyle açıklıyor: “Hangi partiye mensup
olduğuna bakılmaksızın bu ülkenin yetişmiş tüm insanlarının katkısıyla,
geniş kadrolarla çalışacak ve hem dışarıda hem de içeride halkımıza
liderlik edecek bir Cumhurbaşkanlığı. En önemli görevi olmasına karşın
müzakereciliği tek görev alanı olarak görmeyecek bir Cumhurbaşkanlığı.
Ve yeni stratejinin bir gereği olarak, tüm görev alanlarında eşzamanlı
olarak hareket halinde olacak bir Cumhurbaşkanlığı…”
Erhürman’a
göre “Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye,
demokrasiye, tartışma konusu olmayan evrensel özgürlüklere, insan
haklarına ve kimliğe sahip olması, çözümden sonra sürdürülebilirliği ve
siyasal eşitliği destekleyecek sosyal ve ekonomik denkliğe ulaşmanın
temel koşullarının başında gelmektedir.”
Cumhurbaşkanlığını
“simgesel ve törensel” bir makam olmaktan çıkararak daha işlevsel
kılmayı düşünen Erhürman’ın parlamenter düzen içinde bunun nasıl
başaracağı sorusu önemini koruyor. Çünkü Mustafa Akıncı’nın salgın
sürecinde Cumhurbaşkanı olarak yaptığı birkaç girişim hükümet tarafından
iyi karşılanmamış ve engellenmişti. Akıncı o nedenle hükümet
politikalarına karışmamaya özen gösteren bir profil çizmişti. Ne var ki
bu kez de Akıncı, siyasal rakiplerince “pasif davranmak”la
eleştirilmişti.
Önceki hükümette Başbakanlık yapan Tufan
Erhürman, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, KKTC’deki Doğu
Akdeniz ve Yakın Doğu üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı. Yazar
kimliği ile de tanınan Erhürman’ın “Kıbrıs’ta Federalizm: Öznesini
Arayan Siyaset”, “Kıbrıslı Türklerin Halleri”, “Kıbrıs’ın Kuzeyinde Yeni
Sol” adlı kitaplarının yanı sıra üç de romanı bulunuyor.
KUDRET ÖZERSAY, ESNEK BİR ÇÖZÜM ARAYIŞINDA
Bağımsız Cumhurbaşkanlığı adaylarından Kudret Özersay, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi çıkışlı ve şu anda Uluslararası
Hukuk profesörü. Uluslararası görüşmelerdeki deneyimi en büyük kozu.
KKTC’de üç ayrı cumhurbaşkanının (Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve
Derviş Eroğlu) Kıbrıs görüşmelerinde “müzakereci” olarak görev yapmış.
Daha sonra ülkesinde “Temiz toplum, temiz siyaset” hareketine önderlik
etmiş. 2015 yılında da Cumhurbaşkanı adayı olmuş ama kazanamamış. 2016
yılı başında Halkın Partisi’ni kurarak aktif siyasete girmiş…
Erhürman başkanlığındaki önceki hükümette de şimdiki gibi Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Özersay, Kıbrıs sorununun çözümü
konusunda esnek bir tutum içinde görülüyor. Kendisini ne “federasyon
yanlısı” ne “federasyon karşıtı” kesimde konumlandırıyor. Bu konuda tüm
çözümlere açık olduğunu söyleyerek “orta yolcu” bir çizgi izliyor. Nihai
çözümün yakın bir gelecekte gerçekleşmeyeceğini belirterek Kıbrıs’ta
iki devletin işbirliğine dayalı bir ortaklık modelinin verili koşullarda
daha gerçekçi olduğunu savunuyor. Özersay, bu seçimde yeniden aday olma
gerekçesini ise şöyle açıklıyor:
“Kıbrıs Türk halkının bu
topraklarda yıllardır devam eden var olma mücadelesini çok daha ileri
bir noktaya taşımak için, haklarımızı uluslararası alanda çok daha iyi
bir şekilde savunmak için, sesimizi dünyaya duyurmak için, değişen dünya
düzeninde, Doğu Akdeniz bölgesinde biz de varız diyebilmek için
Cumhurbaşkanlığına aday oldum. Başarmak için cesaret gerekir, bu seçim
partiler üstüdür. Güvendiğim tek şey, halkın iradesi, gücü, kudretidir.”
ARIKLI: “FEDERASYON İÇİN MASAYA OTURMAM!”
Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı Erhan Arıklı ise bu
seçimlerin “en aykırı” adayı. YDP, Kuzey Kıbrıs’ta daha çok “Türkiye
kökenli” Türklerin siyasal örgütü olarak biliniyor.
Erhan Arıklı, 1962 Kars / Ardahan doğumlu. 1975 yılında ailesiyle
Kıbrıs’a yerleşmiş. 1985 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’ni bitirmiş. Daha sonra Uluslararası Girne Amerikan
Üniversitesi’nde ve Azerbaycan Beynelhalk Üniversitesi’nde yüksek
lisans; Azerbaycan İlimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nde doktora
yapmış. Bir dönem KKTC’nin Ortaasya Temsilciliği görevinde bulunan
Arıklı, 2016 yılında kurulan Yeniden Doğuş Partisi’nin (YDP) Genel
Başkanı olmuştu.
Federasyon tezine temelden karşı çıkan Arıklı,
başka konularda da diğer partilerden farklı görüşlere sahip.
Cumhurbaşkanı seçilirse Rumlarla federasyon için kesinlikle masaya
oturmayacağını, artık “iki bağımsız devletli çözüm”ün konuşulması
gerektiğini söylüyor. Ama Birleşmiş Milletler kararları ve iki toplum
arasında bugüne değin yürütülen görüşmelerde varılmış mutabakat
tutanakları karşısında bunu nasıl yapacağını açıklamıyor.
Erhan
Arıklı, PCR testi pozitif çıktığı için üç haftadır özel bir hastanede
karantinada tutuluyor. Sağlık sorunları nedeniyle Cumhurbaşkanlığı
yarışından çekileceği haberleri basında yer alsa da kendisi bu
söylentileri yalanladı.
***
Serdar Denktaş, babasından daha uzlaşmacı
Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı ve KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş, seçim çalışmalarındaki ılımlı açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Babasının katı politikalarından belirli biçimde uzaklaştığı gözlenen Denktaş, Kıbrıs sorununun çözümünde uzlaşmacı bir tutum izliyor. Federal çözüme kategorik olarak karşı çıkmıyor, ancak yıllardır süren sonuçsuz görüşmelerdeki tek modele takılmayıp başka seçeneklerin de masada olması gerektiğini söylüyor.
AKP iktidarına mesafeli yaklaşımından dolayı Saray rejiminin pek
hoşlanmadığı Denktaş, Türkiye ile ilişkiler konusunda, “Birileri ısrarla
bu seçim sürecini Türkiye karşıtlığı ve Türkiye yandaşlığı yarışına
çevirmek için uğraşmaktadır. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Bu seçim
hainlerle milliyetçiler arasında bir seçim değildir. Bu seçim, Kıbrıs
Türk halkını tümüyle kucaklaması gereken KKTC Cumhurbaşkanlığı
seçimidir” diyor.
***
İkinci tura iki solcu aday kalabilir
KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri genellikle ikinci turda sonuçlanıyor. Adayların hiçbiri ilk turda salt çoğunluğu sağlayamayınca bir hafta sonra yinelenen seçimde en çok oyu alan Cumhurbaşkanı seçiliyor. Bu durumda 11 Ekim’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonucunun 18 Ekim’deki ikinci turda belli olması bekleniyor.
KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura genellikle sağın ve solun adayı kalıyor. Ancak bu seçimin sürprizlere gebe olduğu söyleniyor. Siyasal gözlemciler, Türkiye’nin gölgesinde siyaset yapan Başbakan Ersin Tatar’ın özellikle pandemi sürecinde başarılı olamadığını, hükümetteki avantajlı konumuna karşın seçilme şansının düşük olduğunu, bu seçimin iki sol aday Mustafa Akıncı ile Tufan Erhürman arasında geçebileceğini belirtiyor.
KKTC’de hükümetlerin ortalama ömrü bir buçuk yılı geçmiyor. Ulusal Birlik Partisi ile Halkın Partisi arasındaki pamuk ipliğine bağlı bugünkü koalisyon ortaklığının, sol adaylardan birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda dağılacağına kesin gözüyle bakılıyor.
(Attila Aşut – BirGün – 04.10.2020)