Karadeniz

Published on Aralık 27th, 2022

0

Kurtuluş Savaşçısı Mete Vural

Mehmet Mete Vural; yüreği sazının telinde atan yiğit devrimci önder, kurtuluş savaşçısı. Kahpe bir pusuda katledildi yetmişsekiz yirmiyedi aralığında. Trabzon’da üniversite öğrencisiydi. Öğrenciden çok halkın öğretmeniydi. Gümüşhane Kelkit’te yatıyor şimdi.

Sevgili Mete Emi, Kelkit’in yiğit Metesi. Seni yazmak istedim bugün 36. ölüm yıldönümünde. Seni yazmak için kaleme ihtiyacım var ama tarihi yazan kalem değil ki, tarihi yazan senin kanın ve Kelkit çayı kıpkızıl akarken şimdi sen altından akan Kelkit çayına bakarak bizlere el sallıyorsun. Seni Kelkit’te daha gençliğe ilk adımlarımı atarken tanıdım Mete emi. Selman Kadifeoğlu, Rahmetli Adnan Aktaş (Kelkit eski Belediye Başkanı) ve Rahmetli Eyüp Yazıcı’yla birlikte Kelkit’te Dev-Genç bayrağını açtığınızda tanıdım seni. Ve Selman abinin mahkemesinden gelirken köprü başında uğradığınız saldırıda ellerinizde rahmetli Rıfkı eminin tüpleriyle direndiğiniz o gün tanıdım seni Mete emi. Onlar sana saldırmışlardı Mete emi. Sana saldırırken senin özgür bir dünya ve insanca yaşama ideallerine saldırmışlardı. Senin varlığın, senin sazın, senin sesin bozuyordu birilerinin huzurunu. Onun için onlar hep seni öldürmek istediler Mete emi.Elinde sazın, gözlerinde gelecek güzel günleri yaratma özlemin, yüzündeki sımsıcak gülümsemen onları hep korkuttu, ve halen korkutmaya devam ediyor Mete emi. Seni Kelkit’te sokak barikatlarında böyle tanıdım Mete emi ve yine seni Trabzon’da Uzun Sokakta yitirdim evinde vurulmadan saatler önce. Bu konuda ne söylesem eksik kalır biliyorum, mümkün değil, dolmaz, doldurulamaz bazı boşluklar. Geçip gittin işte göklerimizden, kanatlarının rüzgara karışan sesini bırakarak bize. Ama o gün Uzun Sokakta Karadeniz Dev-Genç’in önünde “çocuk akşam bize gel çay içelim” deyişin halen kulaklarımda Mete emi. Yani o akşam gelemedik sana, bir çayını bile içemedik. Belki gelseydik bu sonu yaşamazdık, ya da birlikte yaşardık, ama işte gelemedik bir türlü Mete emi. O güzel yüzünü son kez göremedik, o güzel sesini son kez dinleyemedik. Ertesi gün sabah saat 07:00’de, Yeşil Köşkteki evinde şehit edildiğinin haberini aldık. Yani istemeden sana geç kaldık, sana yetişemedik uğradığın saldırıda sana yoldaşlık edemedik. Ama sen Mete emi, bize geç kalmadın, sen kalabalıklaştın, bizi kucakladın, halkının gönlünde taht kurdun. Kelkit denince Mete geldi akla yıllarca. Bize de senin yolunda yürümek düştü. Bak işte buradayız şimdi, senin türkülerini söylüyoruz omuzunun hemen yanında, Meteler ölmez diyerek yürüyoruz boynumuza dolanan zincire aldırış etmeden, yürüyoruz karlar altında. Şimdi toprağa düştüğün gün gibi kar yağıyor Kelkit’te Mete emi ve biz gönlümüzden sevgi güvercinleri uçuruyoruz sana senin türkünü söyleyerek. “Kol kol olmuş dolaşıyor, bizim köyün fareleri. Durmadan ele taşıyor, bizim köyün fareleri. “Fareler halen dolaşıyorlar senin ülkende Mete emi. Mete emi; şimdi, şu an düşün ki Kelkit’teyiz. Kasap Daştan’dan etlerimizi, Hasan Hüseyin Emi’den sıcak somunlarımızı, Koreli Muhittin’den çay ve bardaklarımızı almışız ve çıkmışız yola rahmetli İskender’in arabasıyla. Hava kararmak üzere, Germürünün bükünde yaktığımız büyük ateşin közü üzerinde demlemişiz çayımızı. Közün etrafında senin gibi devrim şehidi Kahraman Ezber, rahmetli Adnan başkan, Selman abi, Çetin abi, Sezai abi, Numan abi, rahmetli Ali Güzel, Eyüp abi, Cahit, Atilla, Bünyamin sen, ben ve diğer arkadaşlar. Sen elinde sazın o güzel sesinle başlamışsın türkülerini çağırmaya, kimimiz marşlar, kimimiz de şiirler okuyoruz. Selman Abi’ye Mete’yi anlat bize diyoruz. Sen, bu esnada sazını bırakıp eline bir çubuk alıp közü karıştırmaya başlıyorsun. Kendinden bahsedilmesinden hoşlanmazdın biliyorum. Bu esnada bakışıyoruz seninle ve utangaç bir şekilde gülümsüyorsun bana. Ve Selman abi başlıyor anlatmaya:” Mete’yle biz ilkokulu ve ortaokulu birlikte Kelkit’te okuduk. Mete Suşehrin’de Liseye gitti. Bende Gümüşhane Lisesine gittim. Daha sonra Mete Suşehri Lisesindeki devrimci eylemlerinden dolayı okuldan atıldı ve Gümüşhane Lisesine geldi. Aynı evi paylaştık. aynı ekmeği bölüştük onunla. Daha sonra ben Trabzon Lisesine gittim. O Gümüşhane’de kaldı. Yıllar sonra tekrar Mete’yle karşılaştık. Mete Trabzon’da üniversitede okuyordu. Bir gün Kelkit’e geldi. Ben o sıralar Butik işletiyordum. Halkın örgütlenmesi gerektiğini, çok ciddi çalışmalar yapmamız gerektiğini bunun için dernek kurmamız gerektiğini söyledi. Bende gardaşıma yolun yolumuzdur dedim ve diğer arkadaşlarla birlikte Dev-Genç’i kurduk. Ve Kelkit’te birlikte çok işler yaptık. Kelkit’i hepiniz biliyorsunuz arkadaşlar Kelkit’i anlatmayayım. Mete’yi anlatayım” diyerek devam etti Selman abi : “Mete insan ilişkileri kurmada çok yeteneklidir. Trabzon’un varoş mahallelerinde özellikle de at arabacılarıyla kurduğu ilişkilerle hiç tanımadığı evlerde akşam yemeğine gönüllü davet edildiği çok olmuştur. Trabzon’da Liman işçilerini örgütleyerek onların sendikalaşması yönünde çalışmalar yapmıştır. Yani çok çalışkandır benim gardaşım. Yorulmak, üşenmek, bilmez. Bir bakmışsınız bir eylemde, bir bakmışsınız elinde sazı türkü çağırmakta. Devrimcidir benim gardaşım. Ellerini, bilincini, sesini, tüm hünerini kavgasına vermiştir. Kelkit’in yiğit evladıdır Mete.”Selman abinin anlatımı bittiğinde “Selman abartıyor, ben sadece insan olmaya çalışıyorum” diyorsun. Arkadaşlar su almaya gittiğinde sen ve ben başbaşa kalıyoruz. “Çocuk” diyorsun ve gözlerime bakıyorsun. “Ben bir gün öleceğim, buna hazır olmalısınız. Benim bıraktığım yerden sizler bu bayrağı devralmalısınız” diyorsun. “Mete emi senin yolun bizim yolumuzdur” diyorum ve avuçlarıma alıyorum ellerini. Ellerin, iki ateş parçası. “Rahatladım şimdi, gözüm arkada kalmayacak” diyerek gülümsüyorsun. Usulca kalkıp yanımdan, Adnan Aktaş’la yürümeye başlıyorsun. İşte böyle Mete emi; sen Adnan Abi’yle, Kahramanla, Ali Güzel’le yukarıdan bizlere el sallarken biz acıyı bal ettik, acıya güç kattık, sevgimizi yeniden inşa ettik; senin şahsında. Görevlerimize daha sıkı sarıldık, çok sevdiğin Kelkit’in sokaklarında seni zafer halaylarıyla, marşlarla uğurladık son yolculuğuna. Kelkit Kelkit olalı böyle kalabalık görmemişti ve Kelkit hep bir ağızdan haykırıyordu Meteler ölmez diye. Ve sen Kelkit; çocukluğumun, gençliğimin ve bugünümün en güzel şehri. Mete’nin, Adnan’ın, Ali’nin kasabası. Sen Mete’yi, öz evladını toprağına kattın bundan tam 36 yıl önce. Onu ana şefkatinle kucakla. Ağaçlarını, bitkilerini, üzerinde yaşayan tüm canlıları, Mete’nin özlemleriyle besle ve Mete’yi sonsuza dek yaşat. Çünkü o sana doyamamıştı. Sıcaklığınla doyur onu…Mehmet Mete Vural, 1948 Kelkit doğumlu. Karadeniz Dev-Genç Trabzon ve Kelkit şubesi yöneticisi. Kurtuluş hareketinin lider kadrolarından 27 Aralık 1978 Çarşamba günü Trabzon’da faşistler tarafından öldürüldü. Serhan Balcı Mehmet Mete Vural; yüreği sazının telinde atan yiğit devrimci önder kurtuluş savaşçısı. Kahpe bir pusuda katledildi yetmişsekiz yirmiyedi aralığında.


Mete Vural; yüreği sazının telinde atan yiğit devrimci önder, kurtuluş savaşçısı. kahpe bir pusuda katledildi yetmişsekiz senesinde. Trabzon’da üniversite öğrencisiydi. öğrencilerden çok halkın öğretmeniydi. neredeyse bütün “yukarı yerliler” i halk-der’de örgütlemişti. trabzon’da katledildi. Gümüşhane Kelkit’te yatıyor şimdi.” Burhan Öztürk, “Sana en çok kırmızı yakışırdı” kitabından… (sokak hikayeleri, virtüel yayınları, 2000, istanbul.)****METELER ÖLMEZ-Serhan Balcı-2015


Not: Bu yazı, 27 Aralık 2019 tarihinde “Sosyal Medya Kelkit” Facebook sayfasında yayımlandı.

Tags: , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑