Makaleler

Published on Şubat 20th, 2021

0

Kendisine suç ortağı aramanın çukurlaşma hali – Resul Erenler

Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yılık iktidarı boyunca tek bir amacı vardı; şeri kurallara yönetilen İslami bir devlet. 20 yıllık iktidarı boyunca bu amaç için çok çalıştı ve mevcut devlet yapısında -Cumhuriyette- kurumsal anlamda oldukça ciddi tahribatlar yaparak kendi gerici, çağdışı anlayışını egemen kıldı. Boğaziçi üniversitesine atanan rektörde olduğu gibi. Ayrıca ülkede mantar gibi çoğalan imam hatip okulları ve diyanette ayrılan bütçenin birçok bakanlığın bütçesinden dan daha büyük olması örnek gösterile bilinir. 

Bu konuda zorlandığı ve bir bütün olarak egemenliğini kuramadığı içinde oldukça hırçın ve saldırgan bir ruh hali içinde. Son yapılan anket sonuçları da şirazesini iyice bozmuş durumda. İstediği sonuçlara ulaşmamanın sıkıntısını başkalarına küfür ederek, onları küçümseyerek, zaten düşük olan kendi seviyesini daha da çukur bir hale dönüştürüyor. Ve düştüğü çukurda çırpındıkça daha da batıyor ve pis koku saçıyor etrafa. 

Örneğin Gara’ya ilişkin, Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelttiği sorulara bir devlet adamı adabıyla değil, tamamen sokak serserilerinin diliyle yanıt vermesi onun ruh halini yansıtıyor. Kılıçdaroğlu hak ediyor demiyorum okuyuculara bırakıyorum orasını. Kürt karşıtlığından kaynaklı politikalarından dolayı, onun her tür antidemokratik uygulamalarına çanak tutuğu için, Recebin dedikleri ona kapak olsun. Umarım bundan sonra aklını başına toplar diyeceğim ama nafile. 

HDP’ile kameraların karşısına çıkmakta korkan Kılıçdaroğlu, toplumda karşılığı %1 Bile olmayan, Devrimci ve Alevi katliamlarıyla bilinen bir partiyle (Büyük Birlik Partisi) kameralara poz vermekten utanmıyor. Umarım karşısında saygıda kusur etmediği o parti, partiler onu iktidara taşır… 

Her konuşmasında cumhuriyetin kurumlarını yıkmakla eleştirdiği, AKP’nin ortaklarıyla, kameraların karşısında poz veren Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine belediyeleri kazandıran HDP’den kaça dursun. Bir gün bu ikili davranışın farkına varacak ama iş işten geçmiş olacak. HDP’yı en az onlar kadar karşısına almış ve kapatılmasına katkı yapmaktan kaçınmayacağının işaretlerini veriyor. Bu yaptıkları onun gelecekte yapacaklarının aynasıdır unutmayın.

Cumhuriyetin ilanından bugüne İslamcı kesim hep aynı duygularla hareket etti. İslami temellere dayalı bir din devlet inşa etmek. Bu hayallerinden de hiçbir zaman vaz geçmediler, geçmeyeceklerde. İşte Recep Tayyip Erdoğan bu duyguların, bu İslami gerici ideolojinin ülkedeki temsilcisidir. Recep Tayyip Erdoğan ülkede yaptıklarıyla yetinmedi. Orta doğudaki İslimi yapılanmanın liderliğine oynadı hemde terörü kutsayarak. İŞİD üzerinde bu amacına ulaşmaya çalıştı. Devletin tüm olanaklarını bu katillere-İŞİD’e sundu. Bu konuda ses çıkaranlar en ağır cezalara çarptırıldı. O, İŞİD’e çok güveniyordu, tüm dünyayı karşısına alarak İŞİD’in siyasi, yasal ayağı temsilcisi gibi davrandı ve kapasitesinden çok büyük işlere kalkıştı. 

Geldiği sonuç, Orta doğuda ve dünyada kimse onu ciddiye almıyor ev onun ismini anmak bile istemiyor. Kendini beğenmiş, sonradan görme biri olmanın verdiği aşağılık kompleksiyle ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Bu tavrını, gasp ettiği devlet başkanlığı koltuğunun da arkasına gizlenerek uluslararası ilişkilerde de kabul ettirmenin uğraşına girdi. Ama onun yaşadığı bu aşağılık kompleksinin herkes farkında ve kimse ciddiye almadı almıyor. Oda ciddiye alınmamış olmasını görmek istemiyor. 

2015 yılında Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da yapılan G20 Zirvesinde hiçbir lider bu sözde Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini sıkmadı, onu ciddiye bile almadılar. Yüzsüze ne dersen de, o nisan yağmuru yağıyor dermiş misali.

Onun için devlet yönetmenin ve uluslararası ilişkilerde devletin itibarının önemi yok. Hasbel kader elde ettiği bu makamda, daha ne kadar çalar, çırpar, oğullarına ve yakınlarını devlet olanaklarını kullanarak daha ne kadar zenginleştireceği onu ilgilendiriyor. Eğer böyle düşünmemiş olsaydı, bu durumla karşılaştığında  (ciddiye alınmama) bir gün daha o koltukta kalmazdı. Tabiki onur ve haysiyet sahibi kişiler için geçerli bir durum bu. 

Bu zat -Recep- kendisini aşırı derecede önemli biri olarak görüyor. Meşgul ettiği kurum mevki önemli olabilir. Ancak aldığı eğitim ve kapasitesi bu kurumda olmasına yeterli değil. Muhaliflerine ve kendisi gibi düşünmeyenlere karşı kullandığı dili, bir devletin en önemli kurumunun başında olan birinin kullanması gereken bir dil değil. Sırada sokak kabadayılarının, mafya bozuntusu lümpenlerin dili. Burjuva anlamda da olsa mevcut devletlerin uydukları, uymak zorunda kaldıkları bir üslup bir dil var saygılı olmak. Recep Tayyip Erdoğan, tavır, davranış ve insanlara tepede bakışlarıyla sıradan biri olmak bir yana, en düşük seviyede bir kişilik bile yansıtıyor. Sürekli kendisine hayranlık duyulsun istiyor. Bulunduğu mevki değil, kendisini şahsını -nasıl bir şahıssa artık- üstün görme ruh hali içinde. Buda onun ne kadar kişilik bozukluğu içinde olduğunun dışa vurmuş hali. Hiç kimse onu yargılayamaz, hiç kimse onu eleştiremez. 

Bu tipler kendisinden başka kimseye güvenmezler çünkü hastalar. Kuşkucu olduklarından alınganlıkları durup dururken zirve yapar. Kuruntuludurlar; herkesi aşağılarlar. Saldırgandırlar çünkü korkaktırlar. Onlara göre, her söyledikleri doğrudur. Her olayda onlar haklıdır. İşte bugün Türk devletinin en önemli mevkiinde bulunan Recebin kısa bir tarifi. 

Kendisi her kese hakaret eder, ama onun gerçekliğini gerçek ruh halini tarif etmek nedense suç. Kaldı ki bunu tarif etmeye, söylemeye gerek yok. Recep var olduğu durumuyla bu gerçeği en iyi şekilde zaten tarif ediyor önemli olan göre bilmek. Benimki de iş olsun bir daha anlatmaya çalışıyorum anlarsınız. 

Yüksek okul diploması olmayan bu kişi-Recep, bu durumda Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığını gasp etmiştir. Mevcut yasalarına göre o mevkide olmaması gerekir. Bu durum günlerce medyada tartışıldı. Ama o, mezun olduğu bir üniversite diploması kamuoyuna gösteremedi. 

İktidara geldiğinde bugüne, boyunda büyük işlere kalkıştı. Başta ılımlı İslam adı altında emperyalistlerin desteğini almış olmasına rağmen, daha sonra bu desteği yitirdi. Çünkü emperyalistlerin talepleri dışında işlere kalkıştı. Müslüman kardeşler ve İŞİD’i destekleyerek Arap yarımadasında yeni bir Osmanlı imparatorluğu hayali peşinde koştu. Bu terörist yapılanmaları her türlü destekledi.  Dünyanın her yerinde cihatçıları Türkiye üzerinde İŞİD’e katılması ve savaşması için Suriye ve Irak’a taşıdı. Bu konuda ülkenin tüm olanaklarını kulandı. Ülke sınırlarını yol geçen hanına çevirdi. Bu durumu yazanlar vatan hayini ve teröristlikle suçlanırken, kendi kendisini Kürt katliamı yaparak kahraman ilan ediyordu.

Hatırlarsanız, Avrupa’da kendini patlatarak katliam yapan İŞİD’çiler Recebin sert çıkışlarının ardında olurdu adeta talimat alır gibi. Dünya basınına bu konuda; ‘Türk devlet başkanında talimat alıyorlar’ vb. Birçok haber geçti geçmişte. Hata kameraların karşısına geçerek, bu katillerin Avrupa’ya geçmeleri için kapıları açarım tehditlerinde bulundu birçok kez. 

Gara’ya kendisinin talimatıyla yapılan operasyonla PKK’nin elindeki tutsakları kurtarmayı amaçlıyordu. Onun için çarşamba günü müjdeli bir haber vereceğinin sözünü kamuoyuna vermişti. Sonuç onun beklediği gibi olmayınca hala o sözü vermedi. 

Yapılan operasyon başarılı olsaydı, bugün çok farklı bir gündemle karşı karşıya olacaktı Türkiye. Ama olmadı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Şimdide bu başarısızlığa ortak aramanın telaşıyla kendisine soru soranlara karşı zaten olmayan seviyesini daha da düşürerek adeta çukurlaşıyor. 


Resul Erenler – 20 Şubat 2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑