Seçtiklerimiz

Published on Mart 20th, 2020

0

Kapitalizm öldürür, dayanışma yaşatır – Şaban İba

Herkesi can derdine düşüren koronavirüs salgını öyle bir gündem oluşturdu ki, İdlib’in, Libya’nın, Rojava’nın, mültecilerin, depremlerin, kayyumların, yeni partilerin, kadın cinayetlerinin, ekonomik krizin, intiharların, işsizliğin, zamların, cezaevlerindeki hak ihlallerinin üstünü örttü. AKP-MHP iktidarı virüs salgınını fırsata dönüştürmeye çalışırken, muhalefet hepten susmaya başladı. İktidarın açıklamaları şeffaflıktan yoksun ve propaganda niteliğinde olunca, halkın dedikodu ve spekülasyona dayalı tedirginliği iyice arttı.

Küresel virüs ya da küresel ekonomik ve finansal kriz durumu küresel kapitalizmin sömürü ve tahakküm politikalarından kaynaklanıyor. Her kriz başta işçi sınıfı, emekçiler, ezilenler ve dışlananlar için küresel işsizlik ve yoksulluk anlamına geliyor. Küresel kapitalizm küresel bir salgınla yüz yüze olmasına ve tüm insanlığı tehdit etmesine karşın, ülkeler arasında küresel bir dayanışma kurulabilmiş değil. Yeri geldiğinde ulus devletler dönemi kapandı deniliyor, ancak sorun doğrudan kapitalist sistemin geleceğini ilgilendirdiğinde her koyun kendi bacağından asılır misali milliyetçilik ırkçılıkla at başı gidiyor. Öyle ki koronavirüsün bazı ırklara ve kan gruplarına etkilemeyeceği, dahası dini ritüellerle önlenebileceği gibi bilimsel olmayan söylemlere dönüşebiliyor.

Bu salgın sadece küresel bir sağlık krizi değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik krizdir. Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) bu krizin dünya çapında en az 25 milyon kişinin işsiz kalacağını açıkladı. İktidar bunun Türkiye’ye yansısı ağır olacağını bile bile, işçiye, köylüye, kadınlara ve gençlere yaşam desteği vermiyor. Geçen yüzyılın başından beri yaşanan, 1914’de Tifüs, 1918’de İspanyol Gribi, 1957’de Asya Gribi, 1980’lerde HIV(AIDS), 1990’larda Kuş Gribi ve Domuz gribi gibi küresel virüs salgınlarında milyonlarca insanın öldü. Buna karşın kapitalist emperyalist ülkeler ve onlarla işbirliği halindeki oligarşik yönetimler, hala sağlığın ticari bir mal değil, temel insan hakkı olduğu gerçeğini kabul etmiyor.

Dünyanın gidişatı ise daha yeni salgınların ve krizlerin (virüs krizleri, ekonomik krizler, iklim krizleri, nükleer krizler vb ) çıkmaya devam edeceğini ve giderek dünyanın hızla Biyopolitik savaşlarla yüz yüze geleceğini gösteriyor. İlk kez Fransız filozof Michel Foucault tarafından kullanılan ve birçok siyaset bilimci tarafından benimsenen Biyopolitika, nüfusu ekonomik bir kaynak olarak gören, insan bedenini de siyasete dâhil eden bir iktidar biçimidir. Biyoiktidar için insan, siyasetin öznesi değil nesnesi durumundadır artık ve bedeniyle vazgeçilmez bir siyasi strateji malzemesidir.

Her krizi daha fazla kar, daha fazla sömürü ve daha fazla tahakküm uygulayarak fırsata dönüştürmeye çalışan kapitalist iktidarlar halkın temel hak ve özgürlüklerini baskı altına alırken, kapitalist şirketler de grevleri yasaklayarak, işçi çıkartarak ve ürettikleri malların fiyatlarını yükselterek servetlerine servet katıyor. Koronavirüs salgını için yapılanlara baktığımızda, Çin’den Rusya’ya, Fransa’dan İngiltere’ye, Amerika’dan Kanada’ya Almanya’dan Japonya’ya, İtalya’dan İspanya’ya, İran’dan Türkiye’ye kadar her kapitalist ülkede totaliter uygulamalar yapılıyor. Bu durum kapitalizmin totaliter bir sistem olma niteliğinden kaynaklanıyor. Oysa salgın hastalıklar ve doğal felaketler, sokağa çıkma yasakları, ev hapsi ve sosyal mesafe yaratma gibi totaliter yöntemler ile toplumu ayrıştırmakla değil, her şeye karşın insani değerleri korumakla, halkın fedakarlığı, gönüllü katılımı ve dayanışmasıyla önlenebilir.

Kapitalizm çevreyi kirletmeye, doğayı tahrip ederek iklim krizini hızlandırmaya ve insanlığı yıkıma uğratmaya devam ediyor. Ekonomik ve siyasal bunalımlardan, yıkımlardan, talanlardan, katliamlardan, acılardan, emperyalist savaşlardan ve iç savaşlardan başka, insanlığa hiçbir gelecek sunmuyor. Kısacası kapitalizm yaşatmıyor, öldürüyor! O halde ölmemek için kapitalizme karşı mücadele etmemiz ve kendimizi değil sistemi değiştirmemiz gerekiyor. Evet! Kapitalizm öldürür! Ama yaşam ve çalışma alanlarındaki dayanışma; yani sınıf dayanışması, emek dayanışması, hak dayanışması, barış, demokrasi, özgürlük ve adalet dayanışması yaşatır!

(Yeni Yaşam – 20.3.2020)

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑