..." /> Kadınlar değiştirmeye geliyor | Gül Güzel

Makaleler

Published on Nisan 15th, 2023

0

Kadınlar değiştirmeye geliyor | Gül Güzel


Kadın onurlu özgürlük mücadelesi, güçlü bir şekilde tarihi yanılgıyı değiştirmeye geliyor!


Özgürlüğe aşık olmak; bu aşkın uğruna ve gereği doğrultusunda ısrarlı olarak mücadele yürütmek kadınca bir yol  sevdasıdır. Kadın olarak, yaşamı uğruna ölecek kadar severiz ve bu onurlu yaşamın bedellerini de çok ağır şekilde öderiz. Biliriz ki, bir avuç onurlu özgürlüğe kavuşmak için hayatı da ertafımızda dans ettirmek zorundayız. Çünkü nerede ve nasıl yaşamamız gerektiğini en çok ve iyi biz biliriz…

Kadınsız yaşamın mümkün olmadığı her çağ ve devirde bilinmesine rağmen kadına gereken değerin verilmemesi yanında, özgürlüğü de hep ayaklar altına alındı. ‘Özgürlüğü gözardı edild’i denilmesi çok mütevazi bir vurgu. Aslında kadının özgürlüğü kölelikle eşdeğerde algılanıp, ele alındı, yaşatıldı. Benim gibi altmış yaş üzeri olan kadınlar, kadının son yüzyılda özgürlük evrelerini izleyerek, yaşayarak, kendi kimlik ve bedenimizde indirgeyenleriz. Amerikalı bir artistin giydiği mini etekle rüzgar estirilen bir ızgara üzerindeki görünümünün zihnimizde işlediği süreçlerle, saçı kesilerek idam edilen, katletmeden önce tecavüz edilip bekareti bozulan genç kadınları ve bunlara karşı özgür yaşam mücadelesi verenleri belleklerimize kazımakla kalmadık tabii ki. Hem izledik hem de o kadın bu düşmani zihniyete karşı direnişleri sahiplenenler olduk. Birileri bu azimli, tehlikeli mücadelemizde bizim yaşamı, uğruna ölecek kadar sevdiğimizi anlayamadılar. Kadınlar olarak ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşamak istediğimizin bedelini ödüyorduk/ödüyoruz aslında.

Bütün inanç ve partriarkal sistemlerin köleleştirdiği, saçının telinin bile görünmesinin katledilme nedeni olan Ortadoğu kadınları ise, büyük bir atak ile bu durumu ancak kendi verecekleri mücadele ile değiştireceklerinin tespitini yapanlar oldu. Jin Jiyan Azadi sloganının Ortadoğu’nun kadim dili olan Kürtçe dilinde yaşam bulması da bu yüzden tesadüf değildir. Jin/Kadın/Frau/Women* Jiyan/Yaşam/Leben/Life* Azadi/Özgür/Frei/Free*  sözlükteki anlamını gerçek yaşama ivediyetiyle uygulamakta da ısrarlı bir mücadele haline geldi. Bu onurlu özgür yaşam felsefesinin öncülüğünü yapan bilge kadınlar ise, Partriarkal sistemlerin hedefleri halindeler. Sakine Cansız, Nagihan Akarsel, Emine Kara, Seve Demir ve benzeri kadınların, onurlu özgürlük şehidi olmaları hiç tesadüf değildir. Onlara sıkılan kurşunlar Işığa, parlayan yıldızlara sıkılan kurşunlardı. Onların özgürlük mücadelesini 7 kıtada sahiplenip, bilinçli özgürlük mücadelesi haline getiren milyonlarca kadın, artık Jin Jiyan Azadi sloganıyla yürekleri, beyinleri titretip, dolduruyor. Bunun yanısıra kadının bütün iradesini mahkumiyet(Zeynep Celaliyan, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ) ve yine katliamlarla(Jina Mahsa Amini, Garibe Gezer) sindirmeye çalışan Nasyonal faşizm ve Molla benzeri rejimler kadının özellikle 20 ve 21 YY’da vermeye başladığı mücadele karşısında çöküşe gitme yolunda hızla ilerliyor…

Dinler ve modern kapitalizmin kadın kırımı, sömürüsü üzerinde inşaa edildiğini vurgulamak gerek. Bütün dinler, bugünkü modern kapitalizmin temelini, kadın cinsinin emek inkarı ve sömürüsü üzerine kendini inşaa etti. Hiç bir dini inanç kapitalizmden kopuk değildir. Kadın, ilk dini inanış olan Musevilikte başlayan erkek partriarkal zihniyet algılamasıyla nesneleştirip, metalaştırıldı. Uzantısı olan diğer dini inançların hepsi de bu algıyı daha da vahimleştirerek, günümüzdeki kadını sömüren, katleden erkek zihniyetini oluşturuyor.

Toplumsal eşit hak, adalet, ahlak, bilim, toplumsal kültürü koruma gibi yaşam elementleri, kadının doğuştan beri iradeleşen gücüyle bugünkü toplumsal değerlerini sürdürüyor. Kadınlar bilim, adalet, ahlak üretirken; erkekler savaşlarda kullanacakları silahları üretmekle meşguller(!) O yüzdendir ki, eril zihniyetli modern kapitalizm sistemleri tarihin her deminde bilge kadın avı/Cadı avına çıkmışlardır. Bilge kadın ise kendisini sömüren eril sistemlere, kadın cinsine erkeği ağası olarak algılatan modernite kapitalizm çağına karşı da direnmeye devam ediyor.

Sömürülmesine karşı oluşturduğu demokratik modernite, ökolojik yaşam için mücadele eden kadının, çağımızda Anarşist ilan edilip, özgürlüğünün elinde alınması için birçok eril yöntem uygulanıyor. En çarpıcı örnek olan sex işçiliği Avrupa ülkelerinin endüsride en gelişkin ülkesi olan Almanya tarafından resmen meslek dalı olarak 2002 yılında ilan edildi. Böylelikle kadın nesne ve metalaştırılarak, bedeninden her türlü sömürünün resmi yasalarla uygulanma zihniyeti kendisini gösterdi. Hitler’in, ‘’bir toplumu yok etmek için önce kadından, kadını teslim almakla, katletmekle başlayın!’’ Sözü de kadına bu yaklaşımın sanki temelini oluşturma niteliğinde. Resmileştirilen fuhuşun gelirinden devlet sistemine %25 oranında ödenen vergilerle sex işçiliğinden kar etmesi, moden kapitalizm sisteminin kadın cinsine vermediği değeri ve uyguladığı sömürüye ayna tutar nitelikte. Aynı sistemler, hala Avrupa’nın orta yerinde aynı meslekte çalışan kadınların erkek meslektaşlarından %18-23 oranında daha az ücret almasına da iki gözünü yumuyorlar.

Kadın bedeni üzerinden kamufle edilen MODERNİTE adı altında pezevenklik görevini yapan kapitalist modernite devlet sistemleri, kadına cinsel özgürlük iması(!) vermekten utanmıyor, usanmıyorlar. Bütün bu inkar, imha, sömürü karşısında kalan kadın ise demokratik modernite ve ökolojik yaşam ideolojisi ile bilgi, bilgeliğini birleştirerek, onurlu özgürlüğü kadın ve erkeğe eşit sağlama mücadelesini sürdürüyor. Rojava örneğinde olduğu gibi oldukça kararlı adımlar atmaya ve bunu da evrensel düzeyde tüm kadın cinsine indirgemede de oldukça başarılı. Kadının daha da başarılı olabilmesi için erkek cinsinin de demokratik modernite ve ökolojik yaşam mücadelesini anlayıp, desteklemesi elzemdir.

Kadın ve erkeğin özgürlüğe ve modern kapitalizme yaklaşımları arasındaki fark oldukça büyük uçurumlar oluşturur. Çünkü biri sömürünün, biri de sömürülen taraftır. Erkeklerin iktidarları için yaptıkları savaşlarda da kadın nesne, meta olarak görülüp, savaş ganimeti sayılarak tecavüz edilip, köle pazarlarında satılıyor veya buna karşı gelen kadınlar diri diri yakılıyor!!! Bu tutumun vahametini 2014 yılında Şengal ve ardından Rojava’ya yapılan islamizm gasp savaşlarında gördük. Bütün dünya ülkeleri tarafından bu imhacı gasp savaşları açık gözle, kapalı zihniyetiyle izlendi(!). Aynı şekilde ne yazık ki, solcuyum diyen idealistler bile, dinlerin kadın cinsi üzerinde yürüttüğü bu katliam ve sömürüye karşı gür bir sesle hala  cevap vermedi- veremiyor!.  

Batı ülkelerinde mini etek 1962’li yıllarda moda olarak kadınlara hitap etmeye başlamış olsa da her kadın diz üzeri 10 santim kısa etekleri giymekte oldukça zorlanıp, dışlandı. Hatta kadınların cinselliğine indirgenerek, her kesimden eleştiri ve dışlanmaya maaruz bırakıldı. Halbuki kadınlar için tabulaştırılmaya ve ahlaksızlık olarak algılatılmaya çalışılan mini eteği, erkekler taa Antik çağında giymişlerdi. Örneğin Mısır ve Yunanistan’da mini etekler erkek eteği olarak da yaygın olarak kullanılıyordu. Kırmızı mini etekler bugün hala Maasai erkeklerinin geleneksel kabile kostümünün bir parçasıdır. Ancak kadındaki mini etek, 1962’lerde özgürlüğü için giyilen bir nevi cesaretli başkaldırışın sembolü olarak dışlanmaya çalışıldı.

Şili’li kadınlar uğradıkları katliamlara geç de olsa bütün dünya kadınlarına mücadele  cesaretini müzik eşliğinde yaptıkları dans ve söyledikleri sloganlarla başlattılar. Şili’deki “Las Tesis” özgürlük dansları bilindiği gibi, Şili’de kadına tecavüz eden erkeklerin yargılanmasında yalnızca yüzde sekizi hüküm giymekle sonuçlanıyor olmasının protestosudur. Bu yüzden 2019’da Liman kenti olan Valparaíso’dan dört kadından oluşan bir grup ‘’Tecavüzcü sensin!’’ sloganı eşliğinde yaptığı “Las Tesis” dansı ile ilk kez 25 Kasım’da protesto gösterisi yaptı. Kadınların yaptığı bu iki dakikalık dansın ana mesajı ise,’’ “Ataerkillik bir yargıçtır! Bizi doğumumuzdan itibaren yargılar! Ve cezamız: Sizin görmediğiniz bu şiddettir!”. Aradan sadece 4 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün Las Tesis dansı artık kadınlar tarafından dünyanın her yerinde halka açık yerlerde gruplar halinde benimsenerek, “Tecavüzcü sensin!” sloganları ve performansıyla uygulanıyor. Aynı Jin Jiyan Azadi sloganı gibi.

Kadına dair bu yazıma da,’’Kadınız, haklıyız, güçlüyüz, daha adaletli ve onurlu bir yaşam için mücadele etmeye devam edeğiz’’ diyor ve şimdilik nokta bırakıyorum.


Kadının Kalemeinden: Gül Güzel – 15.04.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑