Kadın

Published on Ağustos 1st, 2022

0

Kadın Kuruluşları Birliği: Vazgeçmiyoruz

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB), “Anayasa 90.maddesi gereği kanunla kabul edilen sözleşme Cumhurbaşkanı kararıyla, tek imzayla feshedilemez” diye seslendi.

1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren tam adıyla  “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatan İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB), Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararını tanımadıklarını duyurdu.

Avukat Nazan Moroğlu imzası ile yayınlanan açıklamada şöyle denildi:

“İstanbul Sözleşmesi:

– uluslararası hukukta,  şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk Sözleşmedir,

– fiziksel, cinsel, ekonomik, duygusal ve dijital her tür şiddetle mücadele konusunda “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikaları” başlıkları altında dört temel hareket noktası olan ilk Sözleşmedir,

– aynı zamanda şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizması bulunan ve yaptırım gücü olan bağlayıcı  ilk Sözleşmedir.

“Vazgeçmiyoruz. Bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlemenin, mağduru korumanın yol haritası olan İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz…

“Danıştay’ın iptal kararı vermesini bekliyoruz. İstanbul Sözleşmesi, 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla TBMM tarafından onaylanmış bir uluslararası Sözleşmedir. Anayasa 90.maddesi gereği kanunla kabul edilen sözleşme Cumhurbaşkanı kararıyla, tek imzayla feshedilemez.

“İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, kadın kuruluşlarınca açılan dava dilekçelerinde ve Danıştay savcılarının karşı oylarında da belirtilen gerekçelerle hukuken “yok” hükmünde olduğu görülen, Cumhurbaşkanınca verilmiş olan fesih kararının, Danıştay tarafından iptal edilmesini bekliyoruz.

Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararı

Danıştay 10’uncu Dairesi’nin İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetmesi, Türkiye açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendiriliyor.

Hatırlanacağı üzere Türkiye’de, Başkanlık Sistemi’ne geçiş, 16Nisan 2017 Referandumuyla kabul edildi ve 9 Temmuz 2018’den beri Türkiye Başkanlık Sistemi ile yönetiliyor. Bu da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 8. Maddesi’ne göre, yürütme yetkisinin ve görevinin cumhurbaşkanı tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılması ve yerine getirilmesi anlamına geliyor.

Danıştay 10’uncu Dairesi, İstanbul Sözleşmesinin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetmesini de Cumhurbaşkanı’na verilen yetkilere bağlıyor, “Cumhurbaşkanı uluslararası sözleşmeleri iptal edebilir” diye iddia ediyor. 

Davanın geçmişi

Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Cumhurbaşkanı Kararının, 20 Mart 2021’de Resmi Gazetede yayımlanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedildi.

Cumhurbaşkanı Kararında, “Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011’de imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi gereğince karar verilmiştir.” denildi.

Feshe ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, sözleşme hükümleri gereğince Avrupa Komisyonuna bildirimden 3 ay sonra yürürlüğe girdi ve Türkiye resmen sözleşmeden ayrılmış oldu.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda çok sayıda dava açıldı.

Danıştay 10. Dairesi, açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerini reddetmiş, iptal istemlerini ise duruşmalı olarak ele almıştı.

Duruşmalarda, Danıştay Savcısı, “bir işlem hangi usule uygun tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM’nin uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez.” görüşünü dile getirerek, işlemin iptaline karar verilmesini istemişti.

Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılıyor.

Türkiye, sözleşme 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldığında ilk imzayı atmış, 24 Kasım 2011’de parlamentosunda diğer ülkelerden önce onaylamış ve onay sürecini sonuçlandıran Bakanlar Kurulu Kararının 8 Mart 2012’de, Dünya Kadınlar Gününde Resmi Gazete’de yayımlanmasını takiben, 14 Mart 2012’de onay belgesini Avrupa Konseyi Sekreteryası’na sunan ilk ülke olmuştu.

Ne olmuştu?

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi’ne de bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada “Fesih kararının” nedeni olarak “Sözleşme’nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması” iddia edildi.

Kadınlar, 20 Mart’tan beri Türkiye’nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam ediyor.

İstanbul Sözleşmesi hakkında

Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.

Sözleşme, ”kadına yönelik şiddet”, ”aile içi şiddet”, ”kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, ”kadın” kavramlarını tanımlıyor.

Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:

İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.

Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.

Kadınları konumlandırırken “aile” olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.

Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.

(Bianet)

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑