Makaleler

Published on Mart 25th, 2023

0

Görülmüştür mühürlü mektuplar | Gül Güzel


Mahmut Ulusan’dan bir mektup ile bir kart…

Siyasi tutsak yazar ve ressam Mahmut Ulusan’dan 13 ay sonra yazdığım mektubuma cevap almak duygusallığıma neden oldu. Görülmüştür kolektifinden Adil Okay’ın hazırladığı,‘’Korona Günlerinde Mahpusluk’’ kitabından tanıdım onu. Kitaptaki yazı ve çizimlerini izlediğimde, dünyadaki cennet ve cehennemin içiçe geçmiş olması duygusunun realiteyle  bütünleşmesini düşünmüştüm. Aynı onun,‘’Okuduğu fıkraya ağlaması’’ gibi. Bu yüzden olacak ki, Mahmut Ulusan’dan gelen mektuba biraz sevinç, biraz da hüznümü kattım ve ‘’yine ağladık sessizce. Gözyaşlarımızı yüreklerimize akıtacak sebepler kahrolsun; bizlere bu kahredici şeyleri yaşatanlar gün yüzü görmesin’’ dedim. Sözü fazla uzatmadan Mahmut Ulusan’ın yazdığı mektup, çizdiği kart ile siz okurlarımızı başbaşa bırakmak istiyorum.

Not: Mektubun virgül veya noktasına bile değmedim çünkü her şey o kadar güzel bir aheng içinde yazılmış ki! Birileri hikaye, roman yazar; bizler ise gerçekten yaşarız onları…

Sevgili Gül,                                                    

İlk ve son kez, 26.12.2021 tarihinde yazmışsın bana. Tam 13 ay 12 gün olmuş… kimbilir kaç kez niyetlendim yazmaya ama bir türlü yazamadım. Yoğun bir süreçti. Tüm yoğunluğuna rağmen; yazamadıysam da inan, hep aklımdaydın. Bu mektubum da bunun bir kanıtı.

16.12.2022 tarihinde Kocaeli cezaevinden buraya sürgün edildik. Orası aileme uzaktı ama burası hepten uzak. Zaten amaç da bu. Bizimle birlikte aileler de cezalandırılıyorlar yani. Önceleri bulunduğum cezaevlerinden ailemin olduğu şehre gitmek için birkaç girişimim oldu ama hepsi de karşılıksız kaldı. Kendi konforum için değildi bu sevk taleplerim. Annem – babam çok yaşlanmışlardı. Kronik rahatsızlıkları vardı; uzun yolculuk yapamıyorlardı. Annemi 2014 yılında görmüştüm en son. Yani vefatından bir(1) yıl önce. Her telefon gününde ‘’Mamut Mamut, seni son bir kez göreyim de öyle öleyim’’ diye diye, göçüp gitti. Artık kulakları da işitmiyordu. Telefonda da konuşamaz olmuştuk. Sanırım son zamanlarda demenz de gelişmişti. En son babamla ziyaretime geldiklerinde beni tanıyamamıştı. Ellerini öpüp yanına oturmuştum. Yaklaşık on dakikaydı sohbet ediyorduk ama annem birden, ‘’Benim oğlum da bu cezaevinde kalıyor, sana çok benziyor’’ dedi. Eee, ana, benim ben, oğlun Ma-mut’’ deyince; tanıyamadığı için yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Sonra da ‘’sorun bende değil; sen çok değişmişsin’’ demeye getirdi. Cezaevindeyken sol el serçe parmağım ilk boğumundan kopmuştu. Taa 1999 senesinde hem de. Ama annem sorunun kendisinde olmadığını kanıtlamak için; ara ara sızlamasa benim bile unuttuğum serçe parmağımı hatırlayıverdi. Elimi avuçlarının arasına alıp, ‘’bu o senin parmağındır?!’’ deyip, serçe parmağımı öptü. Sonra da anlımdaki beni göstererek, ‘’Eee, ne ola bu ben ne zaman çıktı? daha önce yoktu!’’ dedi. Hala sorunun kendisinde olduğuna kanıtlamadığına inanmış olacak ki, az ötede gelen bir gardiyanı işaret ederek,’’Aynı sana benziyor; o da senin gibi boriktır’’ dedi. Sonrada babmı bana şikayet ederek konudan uzaklaştırmak istedi beni de kendini de. Babam annemin bu hallerine çok güldü. Ben de,’’Baba çok da gülme, sonra başına gelmesin!’’ diye şaka yollu uyardım.

Annemin vefatından bir yıl sonra, yani kendi vefatından da önce babam bir kez daha ziyaretime geldi. Sarıldık, öptük birbirimizi. Sonra da AKP faşizmi üzerine derin bir sohbete koyulduk. Aradan 10-15 dakika geçmişti ki, bir arkadaşın ailesinden biri(babası) ziyarete biraz geç girmişti. Ben de ayağa klakıp ona doğru yürüdüm; bir merhabalaşalım diye. Bir de baktım ki, babam da arkamdan ayaklanmış geliyor. Bir yandan da ‘’yavu bizim oğlan niye ziyarete gelmedi, hele bir sor bu Mamut nerede kaldı?’’ diyordu. Ben de ilkin şaka yapıyor sandım. Ama yüzüne bakınca gördümki, tedirginlik çok sahiciydi.’’Baba Mamut benim ben! Yaa, sana dememişmiydim, anneme gülme! Diye’’ Ziyaretin geri kalan o 40-45 dakikalık süresi boyunca, belki babam benden 10 kez özür diledi. ‘’önemli değil, sakalımdan dolayı tanıyamamışsındır’’deyip teskin etmeye çalıştım ama o bir hafta sonraki telefon görüşmemizde de hala benden kendisini bağışlamamı istiyordu tanıyamadığı için…

Şimdi de abilerim, ablalarım hep yaşlanmışlar. Tıpkı annem babam gibi, uzun yolculuklar yapamıyorlar artık. Henüz beni tanıyamayacak duruma gelmemişler ama onun da eli kulağındadır😊) yani bu iş bizden çok ailelere eziyet. Biz bir biçimde kaldırabiliyoruz. Ailelerimizin kaldıramayışını bile. Ama böyle diye de ailelere bu kadar zulmedilmez ki. Ama şu anda ailelerimize yakın bir cezaevine gitmek gib bir  hevesimiz de yok doğrusu. Bu depremler her şeyi enkaz altında bıraktı. Heveslerimizi de . Şimdi bunca feryat figan içinden uzanıp o enkazın altından o umutlarımız, heveslerimizi almaya yüzümüz tutmuyor. Zaten deprem bölgelerindeki hapishanelerin hepsi de boşaltılıp diğer cezaevlerine dağıltıldılar. Buraya da onlarcası geldi. Biz dışardakileri, dişardakiler de biz içerdekileri merak ediyor. Kocaeli depreminde de Gebze(Kocaeli) cezaevindeydik. O depremde de onbinlerce insanı kaybetmiştik. Yani oldukça yıkıcı bir depremdi. Kapılar üzerimize kilitli olduğu için dehşet bir çaresizlik duygusu yaşamaktan başka bir şey gelmedi elimizden. Bu son iki depremde de aynı duygularla hissettik burada.

Sevgili Gül, umarım her yönüyle iyi, sağlıklı ve morallisindir. Yaşın, sosyal-siyasal durumun hakkında bir bilgim yok. Ama eğer o camekandaki ‘’Melek’’ resimlerinin fotoğrafını sen çektiysen, camdaki yansımasından az-çok görmüş oldum seni😊)

Aslında bu mektuba (ve birkaç mektubu daha ) yarın gönderecektim ama bugün gelip,’’hücre değişiminiz var’’ dediler. Yorucu bir gündü. Mektupları yetiştiremedim bu yüzden. Muhtemelen haftaya kalacak mektupları postaya vermem işi. Ve sadece Pazartesi – Salı gönleri mektup gönderebiliyorum. Çarşamba günleri de sadece pullu-adi mektup gönderilebiliyoruz.

Uzatmayayım sevgili arkadaşım. Bir – iki karikatür çizmiştim; onları bekletmeden gazeteye yollayayım ve el konulmayacağını da ummarak tabii☹(

Kendine iyi bak. Herkese sonsuz selam, sevgi ve saygılarımı iletiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum…özlemle, sımsıkı kucaklıyor ve öpüyorum… Umutlu kal….

Mahmut Ulusan, 13.02.2023, Ereğli Yüksek Güvenlikli C.İ.K. C1-3 – Konya – Türkiye

‘’GÖRÜLDÜ’’ Ereğli/Konya Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu

MEKTUP OKUMA KOMİSYONU 


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 25.03.2023

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑