Makaleler

Published on Mart 18th, 2023

0

Faşizme karşı milyonlarla Newroz ateşini tutuşturmaya | Atılım

Bu mücadelede üçüncü cepheyi zayıflatan, emekçi sol hareketin önemli bir bölüğünde varlığını sürdüren sosyal şovenizm girdabıdır. Türkiye’de işçi sınıfı, emek ve demokrasi mücadelesi söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan “öncülüğü”, Kürdistan söz konusu olduğunda ise üç maymunu oynama liberalizmi, burjuva devlet ve onun sömürgeci, faşist rejimiyle cepheden savaşmaktan kaçınma oportünizmi yenilgiye uğratılmadığı sürece, üçüncü cephenin bir ayağı yalpalamaya devam edecektir. Emekçi sol hareketin Newroz’la ilişkisi, sosyal-şovenizmle kopuş sorunsalının da ifadesi olacaktır.

Türkiye ve Kürdistan halklarımızın, özgürlük ve isyan ateşlerinin alanlarına dönüşecek Newroz’a akıyor zaman. Faşist şeflik rejimi eliyle katledilen, on binlerce depremzedenin öfke ve adalet istemiyle Newroz ateşleri daha da harlanacak. Deprem katliamına adanan, özgürlük ve diriliş günü Newroz alanları, Kürt halkımız başta olmak üzere, tüm ezilen halklarımız için direniş ve zafer kararlılığının bir kez daha milyonlarla haykırış duraklarından biri olacak.

Başûrê Kürdistan’da işgal, imha ve tasfiye savaşının, Rojava Kürdistan’ında imha saldırılarının ve yeni işgal planlarının, Bakurê Kürdistan’da inkar, asimilasyon ve soykırım saldırılarının, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın üzerinde yıllardır kesintisiz biçimde sürdürülen tecrit saldırısının, Kürdistan ve Türkiye kentlerine yayılan deprem yıkıntılarının, devrimci sosyalistler başta olmak üzere, siyasi soykırım ve tasfiyecilik saldırılarının, kontrgerilla-çete tehditlerinin gölgesinde 2023 Newroz alanlarına çıkılacak.

Newroz, Türkiye’de devrimci ve demokratlığın turnusolü olan Kürdistan ve Kürt özgürlük mücadelesine bakışta, emekçi sol harekete bir kez daha ayna tutacak. Faşist şeflik rejiminin, kendisini Kürdistan’ı işgal, imha ve tasfiyecilik savaşı üzerinden yaşattığı ve yine bu yoldan yaşatmaya devam etmek istediği bilinen en çıplak gerçeği oluşturuyor. Hal böyleyken faşist şeflik rejiminin ana savaş üssü konumunda olan, Kürdistan gerçeğine gözünü kapayan, işgal ve imha savaşına cepheden tutum almayan hiçbir politik özne tutarlı bir mücadelenin sahibi de olamayacaktır. Düşman, savaş karargahında yenilgiye uğratılmadığı sürece, geri cephelerinden onu darbelemek sadece dönemsel mevzi kaybetmesini sağlayacak olsa da varlığını korumaya devam edecektir. Nasıl ki, Türkiye’de ezilen halklarımızın gerçek anlamda özgürleşmesi Kürdistan halkının özgürleşmesine bağlıysa, sömürgeci işgal sorununda yenilgiye uğratılmayacak faşist şeflik rejiminin Türkiye’de yenilgisi de mümkün olmayacaktır.

Faşist şeflik rejimi, seçimler vesilesiyle kendi gelecek tahayyülü ile Kürdistan’ın ilişkisini geçtiğimiz hafta pratiğiyle somutladı. Kürdistan’ın dört parçasında sürdürülen işgal ve imha savaşları, Türkiye’nin Bursa kentinde Bursaspor-Amedspor maçı için özel biçimde örgütlenen, JİTEM’in, kontrgerilla çete lideri Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın, faili devlet olan katliamların simgesi Beyaz Torosların açılan posterleri ve linç saldırıları ile selamlandı. Hemen akabinde kontrgerilla çete lideri Ağca’nın, katiller meclisinden servis edilerek, bir kontranın ağzından “devlet nerede isterse biz oradayız” açıklamaları ile faşist şefliğin hedefinde Kürdistan halkı kadar Türkiye işçi sınıfı ve halklarının da durduğunun ilanı yapıldı. Yapılan tehdit ve saldırılar, Kürdistan ve Türkiye halklarının kader birliğinin, faşist şeflik rejimi cephesinden okumasıdır. Tüm bunlar, 90’ların Bakurê Kürdistanı’nda faili meçhul cinayet ve katliamların kontrgerilla örgütlerinden Hizbullah’ın yansısı Hüda-Par ile ittifakla taçlandırıldı. Kontrgerilla şefi Ağar ve kadrolarının yargılandığı davada beraat istemiyle de yeni cinayet ve katliamlara yasal güvence verildi.

CHP’nin başını çektiği burjuva muhalefet ittifakının, Kürdistan ve Kürt halkıyla ilişkisi ise oy avcılığının ötesine geçmedi, geçemez de. İşgal ve imha savaşlarının, parlamentoda siyasi soykırım saldırılarının, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a dönük tecrit politikalarının, inkar ve asimilasyon saldırılarının faşist şeflik rejiminin yedeği ve doğrudan onay merkezi konumunda olan burjuva muhalefet, kirli ellerini seçime kadar saklamanın telaşında. Amedspor’a “spor ahlakı, centilmenliği” adı altında, Kürt kimliğinden soyut sahip çıkmak, AİHM kararına yaslanarak Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş’a popüler kimliğine de güvenerek özgürlük istemek, Kürdistan’a iş, yatırım vaatlerinde bulunmak, burjuva muhalefetin tekçi, asimilasyoncu, şoven bataklığını kurutamaz. Geleneksel bir tutum olarak oylar gelene kadar, Kürt halkının ağzına bir parmak bal çalmaya razı olan burjuva muhalefetin gerçeğini görmezden gelmek, Kürt halkı ve Türkiye ezilen halklarının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin boğulmasına ortak olmaktan öte bir sonuç üretmeyecektir.

Kürdistan’da yüz yıllık inkar, asimilasyon, imha saldırıları, Türkiye’de yüz yıllık tekçi sömürgeciliktir. Lozan Antlaşmasıyla simgeleşen TC’nin kuruluş kodları, Kürdistan’da sömürgeciliğin sürekliliğinin beyannamesidir. En küçük tartışmada dahi, kırmızı çizgi kapsamında Lozan dokunulmazlığına ve savunmanlığına öncülük eden CHP liderliğindeki burjuva muhalefetin Kürdistan’a sunacağı tek şey, Kürt özgürlük mücadelesine duyulan fobileri asla aşındırmayacak kültürel hobiciliktir.

Amedspor maçında, JİTEM’in, kontrgerillanın, Beyaz Torosların reklamını yapan faşist şeflik rejimiyken, bunları kuran, besleyen, yıllarca ezilen halklarımıza ve onların devrimci öncülerine karşı kullananlar kimlerdir peki? Faşist şeflik rejimi öncesinde, burjuvazinin iktidar güçlerini, siyasal temsilcilerini anımsamak bu soruya yanıt vermek için yeterlidir. Faşist şefin ilk kez iktidar olacakmışcasına halklarımızı maniple etme çabasının karşısında duran, tekçi, asimilasyoncu, sömürgeci burjuva muhalefetin ilk kez siyasete başlamışcasına oluşturulan manipülasyonudur.

İki burjuva cephenin yalın gerçeğinin karşısında konumlanmak, Kürdistan ve Türkiye ezilen halklarının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin öncülüğünü tutarlı biçimde sürdürmek, üçüncü cephe güçlerinin görev ve sorumluluğudur. Bu mücadelede üçüncü cepheyi zayıflatan ise emekçi sol hareketin önemli bir bölüğünde varlığını sürdüren sosyal şovenizm girdabıdır. Türkiye’de işçi sınıfı, emek ve demokrasi mücadelesi söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan “öncülüğü”, Kürdistan söz konusu olduğunda ise üç maymunu oynama liberalizmi, burjuva devlet ve onun sömürgeci, faşist rejimiyle cepheden savaşmaktan kaçınma oportünizmi yenilgiye uğratılmadığı sürece, üçüncü cephenin bir ayağı yalpalamaya devam edecektir. Emekçi sol hareketin Newroz’la ilişkisi, sosyal-şovenizmle kopuş sorunsalının da ifadesi olacaktır.

Newroz alanları temsili değil öznesel varlığın, Kürt özgürlük mücadelesiyle ilişkisi içinde destekçi değil, doğrudan sahiplenmenin; seçim politikası, parlamentarist çıkarların değil, ezilen emekçi halklarımızın burjuvaziye karşı cepheleşmesinin mücadele sahası olduğunda, faşist şeflik rejimi de burjuva muhalefette kaybetmeye mahkum olacaktır. Kürt halkı başta olmak üzere, ezilen tüm halklarımızın eşitlik ve özgürlüğünü ortadan kaldıran, kendi çıkarları için sömüren burjuvazinin temsilcilerinden eşitlik, adalet, özgürlük beklemek, köleliğe gönüllü rıza göstermekten farklı değildir.

Newroz, üçüncü cephe güçlerini, antifaşist güçleri burjuvazinin iki cephesi karşısında, eşitlik ve özgürlük için Kürdistan ve Türkiye ezilen halklarının antifaşist, antisömürgeci birleşik mücadelesini milyonlarla büyütmeye çağırıyor. Kürdistan özgürlük mücadelesinin amasız, koşulsuz sahiplenilmesi yolundan Kürdistan ve Türkiye ezilen halklarının birleşik, eşitlik ve özgürlük mücadelesi kazanılmayı bekliyor. Newroz alanlarından, Kürdistan’dan yükselecek eşitlik ve özgürlük isyanını, Türkiye’de kardeşlik ve özgürlük isyanıyla harmanlamak için ateşleri tutuşturmaya!


ATILIM gazetesinin 17 Mart tarihli 107. sayı başyazısı.

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑