Makaleler

Published on Mart 16th, 2021

0

Dinin, bir ideoloji olarak dayatıldığı toplumlarda kadının ‘adı yok’ – Resul Erenler

Önce; Boğaz içi eylemlerine destek verdikleri için kelepçe takarak, evlerinde denetim altında tutmaya çalıştıkları Devrimci Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Burcugül Çubuk, Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Meclis Üyesi Gamze Toprak ve Özgür Genç Kadın Merkezi Koordinasyon Üyesi Hivda Sele’nin 8 Mart Taksim yürüyüşüne katılarak ve ardında ayaklarındaki elektronik kelepçeleri kırarak saraydaki faşist iktidarın başı olan Erdoğan’ın baskıcı politikalarla devrimci iradeyi teslim alamayacağını birleşik devrimci mücadelenin önüne geçilemeyeceğini bu eylemle göstermiş oldular. 

Faşizmin kelepçeleri bizi durduramaz diyerek haykıran bu devrimci kadınların eylemi, anlamlı bir kafa tutma olarak bilinçlerde yer etmeli. Her gün sokak ortalarında kadınlar katledilirken ve kıyafetlerinden dolayı taciz ve saldırılara maruz kalırken, bu üç devrimci yiğit kadının, bu eylemleri bundan sonra kadın mücadelesinde hep öne çıkan bir örnek olarak beleklerde kalmalı. Bir kez daha o üç devrimci, yiğit kadınlara saygılarımı belirtmek istiyorum… 

Din katliam ve sömürü aracı olarak hep kullanmıştır. Bundan da en çok kadınların etkilendiği gerçeğiyle hayatın her alanında karşılaşmak mümkün. Çeşitli nedenlerle gün geçmiyor ki sokak ortasında bir kadın bir erkek tarafında katledilmesin veya sakat bırakılmasın. Dinin, bir ideoloji olarak dayatıldığı toplumlarda Kadının ‘adı yok’. Özellikle bu iktidar döneminde kadın, toplumda daha çok dışlanmış olarak kendisini his ediyor. Gün geçmiyor ki kadının nasıl ve ne giyeceği konusunda birileri din adına tavsiyelerde bulunmasın. Dinin hakim olduğu ülkelerde kadıların tüm hakları ellerinde alınmış ve adeta köle statüsündeler. İnsanlık tarihinin gelişimi sürecinde toplumun dizayn edilmesinde her zaman din etkin rol oynamıştır. Başka bir ifadeyle egemenler kendi çıkarları doğrultusunda her zaman dini kullanmışlardır. 

İnsanlık, tarihinde başta sömürü olmak üzere, talan, cinayet ve katliamlarda dinin kullanılması önemli bir yer tutar. Birçok katliam (özellikle kadınlara yönelik) din adına yapılmıştır. Din, önemli derecede egemenlerin kendi öz çıkarları için kullandığı bir olgudan öteye gitmemiştir. Çünkü din, toplumları ileri taşmak için insan hayatına girmemiştir. Tam tersine din toplumları dayatılana razı etmek için egemenlerin hizmetinde olmuştur. 

Dini duygularla yetiştirilen her tolumda kadın cinayetleri kaçınılmazdır. Çünkü dinin etkili olduğu tolumlarda; çağın gereklerine göre değil, çağ dışı birtakım hurafelerle insanlar eğitilmektedir. Bugün dünyaya hükmeden egemen sermaye sınıfı toplumu istedikleri sınırlar içerisinde tutabilmek için hep dini kutsamıştır. Egemen sınıf, kitleleri pasifleştirme, atıl hale getirme konusunda dinin gerekliliğine inanır. Marksın deyimiyle, toplumu uyuşturmak için egemenler din en etkili bir biçimde kullanmışlardır. 

Emperyalistler sömürü ve talan politikalarını, kitlelerin gözünde kaçırmak ve toplumsal tepkileri azaltmak için her zaman din faktörüne ihtiyaç duymuştur. Toplumu cahil bırakmak, kabullenici, karşı koymayan, verilene şükreden bireyler olması için, din eğitimine gereğinden fazla önem verirler. Toplumun ihtiyacı olan; eğitim, sağlık, konut vb. Gereksinimler için yapılan harcamalar ve ayrılan bütçeler, dine ayrılan bütçeyle karşılaştırılsa, din için ayrılan bütçeler her zaman yüksek olmuştur. En azında Türkiye’de böyle. 

Mevcut iktidar; dine bir ideoloji olarak bakıyor. Hem askeri (özellikle sözde Feto darbesinden sonra) alanda, hem de kurumsal anlamda hızla örgütleniyor. Çünkü iktidar, ülkeyi dini esaslarla yönetmek istiyor ve ona göre örgütleniyor. Sorgulayan, hesap soran ve kafa tutan bireylerden oluşan bir toplum, mevcut iktidarın işine gelmez. Her söylenene baş üstüne deyip, sorgulamayan, itaatkar bireylere-kişilere ihtiyaç duyar. Bu tiplerin dini okullarda (imam hatip okulları ve ilahiyat fakültelerinde) yetiştirileceğini bildiği içi bu okullara daha çok önem vermektedir. 

Bu din bezirganları, İnsanların dini duygularıyla, geçmişten bugüne hep oynamayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Uzağa gitmeye gerek yok, 19 yıllık iktidarları döneminde eski Türk başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Bey, yaptıkları ve karıştıkları yolsuzluklar ve türban konusunda ki yaklaşımları hatırlanırsa, din denen o olgunun, hangi çıkarların aracı-aleti olduğu açık bir şekilde görülür. Mesela: PKK ile çatışmalarda yaşamını yetiren yoksul halk çocuklarının tabutlarına elini koyarak onların “annelerine gözünüz aydın, ne mutlu size oğlunuz şehit oldu, peygamberle komşuluk mertebesine erişti” diyen Recep Bey, kendi çocukları için sakat raporu aldırarak ve bedel ödeyerek o “yüce mertebeye” erişmelerini her nedense istemez. Yoksul halkın çocukları çatışmalarda yaşamını yetirirken, onun çocukları Amerika’da ve Avrupa’da para nasıl sıfırlanır, gemi filoları nasıl kurulur-un eğitimini almakla meşguller. 

Geçmişte olduğu gibi bugünde egemenler, sömürü, talan vb. Vurgunları dinle perdeleyerek sürdürmüşlerdir. İşledikleri bunca katliam ve cinayetlere karşı, gelişecek olası tepkileri azaltmak içinde hep din kullanılmıştır. 

Toplum dini duygularla uyuşturulmuş ve din adına yapılan her olayın, her katliamın ve işlenecek her cinayettin (özellikle Alevilere ve sosyalistlere karşı) din adına yapılmış göstererek, yapılan katliamlar bir anlamda olması gerekirmiş algısı yaratarak bir sonraki benzer olayların olmasının zemini oluşturulmuş oluyor. 

Yaşı yetenler bilir. Alevilere yönelik eylemler ekseriyetle cuma günlerine denk getirilir. Ve genellikle sloganları da “din elde gidiyor bu kafirlere, Kızılbaşlara acımayın diye ajite çekerler. Bunu da belediyelerin ya da camilerin hoparlörlerinde yaparlar. Katliam sonrası birçoğu tutuklanamaz, tutuklananlarda çeşitli vesilelerle serbest kalırlar en son Sivas katliamı sanıklarında olduğu gibi.

İslam’ın hakim olduğu coğrafyalarda, orta çağdan kalma yöntemlerle, insan kanını donduran işkenceler, katliamlar, cinayetler hep din adına işlenmiştir. Özellikle kadınlar yönelik daha çok acımasız, katletme ve işkence yöntemleri kullanırlar. 

Tüm dinlerde olduğu gibi, İslam dini daha çok erkek egemen bir din. Böyle olduğu için, İslam’da kadın daha çok ezilen ve değersiz görülendir. İslam’da kadın, sadece ve sadece erkeğin hizmetinde olması için vardır-“yaratılmıştır”. 

İslam’a göre toplumsal kültürü, adaleti ve inancı erkek belirlediği için kadın sıradan bir eşyadan faksız değil. Anlaşılacağı gibi islam’ın hüküm sürdüğü her yerde kadına karşı, İnsan aklının alamayacağı kadar kin, nefret ve işkence vardır. 

Hıristiyanlık öncesi Roma’da mahkemenin onayıyla uygulanırdı işkence. Dini inkar edenlerin elleri ve ayakları halkın önünde halka açık bir şekilde kesilerek cezalandırılırdı. Zaman içerisinde bu Orta çağ uygulamaları Avrupa’da ortada kalkmışken, İslamiyet’in hüküm sürdüğü topraklarda din adına işkencelerin, katliamların, tüm acımasızlığıyla halkın önünde halka açık bir şekilde uygulanıyor olması, İslamiyet’in taşıdığı değerlerin ne kadar geri olduğu gerçeğini ifade ediyor. Bu çağdışı uygulamaları dinin savunucuları neyle ve nasıl izah ederler bilmem. Sıkıntı dinin kendisinde mi, yoksa uygulayıcılarının sahtekar yaklaşımlarında mı? Bu konuda uzman olanlar mutlaka bir şey demeli kanısındayım. Turan Dursun doğru olanı söylemişti zamanında sonuç yaşamına mal oldu! Onu da bu vesileyle anmış olalım. 

Ancak görülen ve uygulananlardan görüyoruz ki, en çok insan kanı din adına ve egemenlerin egemenliklerinin devamına hizmet için dökülmüştür. Bu konuda İslam, en geri olanıdır. Hala Orta Çağ karanlığında kendisini kurtaramayan ve başta kadınlara olmak üzere katliamcı yüzünü daha da ileri taşıyarak, kendi varlığının devam için dini en çok kullanan olmuştur İslam. 

Emperyalizm, siyasi, ekonomik ve muazzam örgütlü askeri yapısıyla toplumları esir almıştır. Bunun devamının sağlanmasında din önemli bir faktör. Onun için dinin etkisinin hiçbir zaman zayıflamasına, yok olmasına müsaade etmez ve onun kendi kontrolünde tutarak yok olmasını engeller. 

Din, her zaman siyasilerin elinde, halkları kendi çıkarları doğrultusunda denetimde tutmak için kullanılmıştır ve egemenler için ideolojik bir silah olarak işlevi görmüştür din. 

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, sömürüye, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı mücadele veren, sosyalistlere, devrimcilere Anti-komünist kışkırtmalarıyla kitlelerin beyni yıkanarak bir dalgakıran görevi görmüştür din. 

Bu iktidar dini daha pervasız bir biçimde her alanda kullanmaktan en ufak bir tereddüt göstermiyor. Kendi çıkarları uğruna insanlığı ve insani tüm değerleri hiçe sayarak, insan hak ve özgürlüklerini ortada kaldırıldığı gerçeğiyle karşı karşıya insanlar.  

Eğer önümüzdeki zaman dilimi içinde gerek erken ve gerekse normal zamanında yapılacak bir seçimde bu iktidar geçmişte olduğu gibi hilelere baş vurarak yeniden iktidar olursa, saraydaki zatın deyimiyle atı alıp Üsküdar’ı geçerse, ülkenin tamamen bir din devletine dönüştürülmesinin önünde aşılması gereken başka bir engel artık yok mevcut iktidar için.

Dinle yönetilen bir ülkede en çok kadınlar saldırıların muhatabıdır. Başta “namus” olmak üzere dinin kendisine biçtiği rol itibariyle de her “melanetin” kaynağı gösterilen kadın, daha çok kolay hedef durumuna gelmekte ve en ağır işkence ve cezalandırma yöntemleriyle karşı karşıya kalmaktadır. 

Bu durum Ortadoğu coğrafyasında ve İslam’ın hakim olduğu her yerde kadına biçilen değerin ölçüsünü gösteriyor.   

Dünyanın herhangi bir yerinde -neresi olursa olsun fark etmez- kadın, savaş ganimeti olarak görülüyor ve pazarlarda bir eşya gibi satılıyorsa ve dünya, bu gibi insanlık dışı uygulamalar karşısında sesiz kalıyorsa, insan olmanın gerekleri ciddi bir şekilde erozyona uğramış demektir. Ne yazık ki, İslami kurallarla yönetilen ülkelerde kadına yönelik bu aşağılık saldırılar karşısında dünyada ciddi bir duyarsızlık olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

Yer yer sosyal medyada kadınlara yapılan akıl almaz işkence videolarına (genellikle İslam’ın hüküm sürdüğü coğrafyadan). Rastlamak mümkün. Bu acımasız vahşetin uygulayıcıları İslam adına bunu yapmakta. Kadına karşı, İnsan aklının alamayacağı bu kadar kin ve nefretin nedeni, İslam dininin kadının insan olarak değerlendirmediği içendir. Onlara göre kadın “memeli bir hayvan sınıfındadır”. Onlara (İslam’a) göre kadın sadece cinsel bir objedir; alınır, satılır gerektiğinde değersiz bir eşya nasıl ki çöpe atılıyorsa kadında katledilerek yok edilir. İslam’da kadına verilen önem ve biçilen değer; sadece ve sadece, erkeğin hizmetinde olması için var olmasıdır. 

Erkeğin istemediği, hoşlanmadığı bir şey yapma hakkına hiçbir zaman sahip değildir kadın. Erkeğin istemediği hiçbir davranışta bulunamaz. Aksi durumda en acımasız yöntemlerle cezaya çarptırılır ve buna karşı duran da olmaz. 

Tüm dinler kendi içinde ataerkildir. İslam ise başı çekendir. Dolaysıyla toplumsal kültürü, adaleti ve inancı erkek belirler. Erkek belirlediği için her şeyi yapma hakkını kendisinde görür. Kadına, sadece bir eşya ve evin içindeki bir aksesuar olarak bakılır. Tüm dinlerde kadına verilen değer ve yüklenilen sorumluluk aşağı yukarı aynıdır. Bu konuda İslam en katısıdır. 

Günümüz modern dünyasında İslamiyet’in dışında, kadına bazı haklar verilmiş olsa da toplumun geçerli kurallarını erkekler belirler. Kadın her platformda erkeğe göre geri planda kalır ya da bıraktırılır. Bu kadının yeteneksizliğinden, yetmezliğinden, beceriksizliğinden veya bilgisizliğinden kaynaklı değil. Erkek tarafından gasp edilmiş kadın hakları üzerindeki ipotekti yaklaşımında kaynaklıdır. Kadına karşı yapılan her saldırı insanlığa karşı işlenen bir suç. 

Dinler tarihi cinayetlerle anılır. Tek tanrılı dinlerden ve öncesinden de cinayetler ve işlenen cinayet yöntemleri, insan akılının alamayacağı kadar acımasızdır. Bir hayvan, günlük yaşamını sürdürebilmesi için başka bir hayvanı öldürerek başlar. Onun dışında hayvan avlamaz ve öldürmez bir daha acıkana kadar. İnsan oğlu toplumsallaşmakla birlikte alet kullanmayı, toplumsal ve yerleşik bir yaşama geçmesiyle bilinen bir varlık olarak, neden bu kadar acımasız, bencil ve bir tek kendisini, kendisinden olanı düşünür olmayı tercih etmiştir. 

Ulusallaşmayla birlikte milliyetçi (ırkçı şoven) duygularla hareket eden birey, hep egemen olmaya çalışmıştır. Egemen bir zihniyet, kendisinde olanları da kendi içinde sınıflandırarak ezmiş ve biat etmeye zorlamıştır, kendi egemenliğini ve sömürgeci varlığını sürdürmek için. 

Dolaysıyla din onların (egemenlerin) toplum üzerinde etkili olması için en mükemmel gerekçelerden biri olmuştur ve bugün hala bu etkisinde bir şey kaybetmiş değil. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. AKP’nin başındaki zat, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına başlarken elinde ki alyansın dışında serveti olmadığını söylemişti. Bugün dünyanın en zenginleri arasında olması, sömürdüğü toplumun dini duygularına borçludur. O bunu çok iyi biliyor ve çok iyide kullanıyor. Unutmamak gerekir ki geri bıraktırılmış, cahil, dini duygularla uyuşturulmuş toplumlar, egemenlerin en kolay at oynattıkları toplumlardır. Geçmişte haçlı seferleri adı altında yapılan katliamlar, İsa’yı katlettiler diye Yahudilere yapılan katliamlar, tüm kötülüklerin kaynağı gördükleri cadı avına çıkarak yapılan katliamları, Amerikan yerlileri-Kızılderililerin katli, İsrail Filistin savaşı, Sırp-Hırvat Müslüman çatışmaları ve bugün Ortadoğu’da zuhur eden bu cinayetlere-savaşlara, hep dini motifler yüklenerek halkları biri birilerine kırdırarak yapılmıştır. Dindar yetiştirilmiş, dinle zehirlenmiş toplumlar (Ortadoğu ve Müslümanların yoğun yaşadığı bölgeler) en kolay sömürülen ve köleleştirilen toplumlardır. Örneğin Türk eski Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Bay Recep boşuna mı “dindar ve kindar nesil yetiştirmek gerek” demişti. Recep Beyin bildiği ve hedeflediği ve önüne koyduğu bir stratejisi vardı ki, bu bahsettiği nesli yetiştirmek onun için olmazsa olmazdır. 

Kısacası toplumsal başkaldırıların önüne geçmek için, emperyalist sömürücü devletlerin baş vurduğu, böl parçala taktiğinin en kolay hayat bulduğu dini motifli kışkırtmalardır. Bugün Ortadoğu, kan gölüne dönmüşse ve insanlar yıllarca komşu olduğu insanları boğazlıyorsa bu durum başka nasıl ve neyle izah edilir.


Resul Erenler – 16 Mart 2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑