Makaleler

Published on Mart 23rd, 2023

0

Devrimci dayanışmanın en samimi en anlamlı adı Kızıldere’dir | Erdal Boyoğlu


Türkiye sosyalistleri, ne denirse densin kendi geçmişiyle barışık olamadılar. Devrimci haraketler arasında sağlıklı bir ilişki kuramadılar. Cezaevinden çıkanlar  Kızıldere direnişiyle yüzleşemediği için, Kızıldere eylemiyle sağlıklı bir empati ve  ilişki de kuramadılar. Dolayısıyla geçmişi CEPHE düşüncesiyle anlamak yerine  1974 de cezaevinden çıkanların inkarcılığı ile karşı karşıya kalındı. Sol içinde çok ciddi çatışmalara vesile oldular. Sol içi devrimci cinayetler geliştirildi.  Kariyerizm örgüt içi ilişkilere hakim oldu.

1950’lerden itibaren emperyalizmin içsel bir olgu olduğu, yeni sömürgecelik ilişkilerine göre biçimlendirilen ve tam anlamıyla bir yeni sömürge ülke olan Türkiye, bu özelliğinden dolayı Emperyalist-

kapitalist sistemin çöküşünü hazırlayan  bunalımları doğal olarak kendi bünyesinde hissetti.

Emperyalizm, 1929 krizinden sonra uluslararası arena da bunalım sürecine girdi. Bunalımdan çıkış arayışlarını  anti-kriz programların da aradı. Bu programlar sömürge, yarı sömürge bağımlı ülkelere uygulama koşullarını gerçekleştirdi. Dönem dönem yukarıdan aşağıya darbelerle, açık faşist yönetimlere başvurarak, dönem dönem de nisbi demokratik ortamlar yaratarak,kendilerini demokrasiden yana bir havaya sokuyorlar. Ama  yükselen halk muhalefeti bu kirli yüzlerini ortaya çıkarmaktadır. 12 Mart  (ve 12 Eylül)askeri  faşist darbeleri emperyalizmin geleneksel yöntemlerinin örnekleridir.

Emperyalizm, Türkiye’de 12 Mart açık faşizmini tezgahlarken Menderes döneminin Türkiye halkları üzerinde yarattığı sağa karşı tepkiyi ve 27 Mayıs darbesinin getirdiği ”sola karşı sempatiyi” göz önüne alarak 12 Mart’ı sol bir görünümle kitlelere empoze ettirmeye çalıştı. İlerici diye yutturulan Hava Kuvvetleri Komutanı  Muhsin Batur’du.Oysa  darbecilerin arasında General  Muhsin Batur başı çekiyordu. 12 Mart sonrası CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı oldu. Dönemin başbakanı Nihat Erim CHP’den Kocaeli milletvekili ve aynı zamanda profösördü.)

Nitekim bu görünümü ile işbaşına gelen Nihat Erim hükümetini  sözümona bazı solcular(!) alkışladılar. Türkiye halkları Nihat Erim hükümetinin en acımasız zalim ve baskıcı yöntemleri altında inim inim inledi.

TİP’den ayrılanlar, Fikir Kulüpleri Federasyonu içinde devrimci çalışmalar yapıyorlardı. TİP’in etkisi zayıflamıştı ancak bir akım olarak varlığını sürdüyordu.1969 Ekim ayının başlarında kurulan Dev-Genç içinden çıkan kadrolardan Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga ve ordu içinden Orhan Savaşçı THKP, THKC ‘yi kurdular. Devrimci Öğrenciler Birliği  içinde Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Sinan Cemgil’in önderlik ettiği THKO’yu kurdular.

TKP/ML TİKKO İbrahim Kaypakkaya, Aslan Kılıç ve Muzaffer Oruçoğlu önderliğinde kuruldu.

1968′ olayları tüm Avrupa’yı dalga dalga sarmıştı. ABD savaş gemisi 6 Filo’nun Türkiye’ye gelmesiyle birlikte gelişen devrimci eylemler, işçi sınıfı ve öğrenci hareketlerinin içinde gelişti. Anadolu halkları silahlı propagandayı ilk kez THKP-C ve THKO’nun eylemlerinde tanıştı. Devrimciler, siyasi gerçekleri açıklamak için işgaller, boykotlar, grevler, yürüyüşler, silah aksiyonlar ve silahlı banka soygunları vb eylemler yapıyorlardı. Devletin baskısına ve zulmüne karşı olağan üstü devrimci irade ve çaba gösteriyorlardı. İşçilerin grev çadırlarında, fındık , pamuk üreticilerin yanında, yeraltı madencilerinin direnişlerinde, okularda özerk üniversitenin yaratılması için, hep en öndeydiler.

Daha adeletli, daha özgür, daha insani, daha eşitlikçi bir dünya..Devrimci dayanışma ile, devrimcilerin düşünü betimleyen bu dönem Kızıldere sürecidir.

Kızıldere eylemi; zam, zulüm kan ve barut ortasında düşlerini bileyip, dayanışma bilinciyle devrimin yoludur.

Türkiye devrimci hareketi, devrimci mücadelenin silahlı ilk iki örgütü THKP-C ve THKO Oligarşi’ye ve Faşizme karşı birbirlerini yalnız bırakmadı.

Bu örnek  devrimci dayanışma Kızıldere eyleminde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’nın idamlarının engellenmesi için düşünülen eylem türü rehin alma eylemiydi. Ünye’de emperyalist işgalcilerin üç teknisyeni kaçırıldı.  Bu eylemde gerek 12 Mart cuntasına gerekse Oligarşi’ye çifte bir dayatma yapılacaktı. Hem Üç devrimcinin idamının engellenmesi hemde gerilla mücadelesinin kıra çıkmasıyla devrimci dayanışma eylemi yapan devrimcilerin aralarındaki Cephe ittifakıydı.

Ertuğrul Kürkçü ise bir gün sonra samanlık da yaralı olarak yakalandı.( Bu yakalanma olayı bile devrimciler arasında çok iğrenç spekülasyonlara aracı oldu. Ölü sevici bir ahlak ortaya çıkardılar)

Kızıldere’de On’lar özveri ve devrimci iradenin kararlılığıyla devrimci dayanışma örneği sergilediler. Kızıldere, büyük bir devrimci dayanışmanın iradesiyle örgüt hesabı yapmayan devrimci dayanışmanın onur yeridir. Türkiye devrimci hareketi, tarihinden gereken dersleri çıkarmak ne kadar elzemse bunun yolu Kızıldere’nin yoludur. Mahir Çayan ve yoldaşları, Oligarşinin zindanlarında idam fermanı verilmiş devrimcileri kurtarmak için Kızıldere’ye gittiler. Ve insanlık tarihi yazdılar.

Kimileri bu eyleme maceracı eylem dediler, kimileri küçük burjuva, kimileri ise  direkt anarşist  diyerek küfür ettiler.

Oysa Kızıldere eylemcileri; O insani değerleri ve o olması gereken devrimci dayanışmayı canı pahasına ortaya koydular. On’ların bıraktığı devrimci miras örgütsel ve düşünsel dayanışmanın üretimini yaparak bu mirası gerçek devrimci yaşam değeriyle yükselterek geleceğin yolu olan cephe‘nin yolunu çizdiler.

Mahir Çayan ve yoldaşları devrim yolunda dayanışmanın abidesi’dirler, devrimcilere bırakılan en anlamlı ve en önemli bir mirastır. Kızıldere yolu, devrimciler arasında devrimci dayanışmanın, devrimci yoldaşlığın özne olduğunu mücadele içinde gösterdiler.

Tarih tanıktır ki, devrimciler özgürlüğünü kazanmak için her daim kıyasıya bir kavgaya girmekten sakınmadılar,  uğruna ölümü göze almaktan vazgeçmediler Spartaküsler, Brunolar, Bedrettinler,

Pir Sultanlar… Hep insanca yaşamın,  eşitce yaşamın, hep bu düşün özlemi için mücadele etmediler mi? Ölümü  kucaklamadılar mı?.

Asıl hatırlamamız gereken Kızıldere yolunda gösterilen devrimci iradedir. Kızıldere’nin, emek mücadelesine, sosyalistlere ne hatırlattığıdır. Klasik söylemlerle değil, laf olsun diye hiç değil devrimci dayanışmanın hatırlanmasıdır. Ve onun hayata geçirilmesidir. 51 yıl sonra Kızıldere manifestosuyla bugünü anlamak için zorunludur da. Kızıldere pratiğinde onur duyanlar dayanışma içinde cephe kurmalıdır. En geniş devrimci ‘Cephe’ nin  kurulmasına her zaman ihtiyaç  olduğu gibi bugün de en elzem bir ihtiyaçtır

( Ama malasef 30 Mart 1972’de Mahir Çayan ve yoldaşlarının gösterdiği devrimci dayanışma, devrimciler arasında unutulmuş olmasıdır.)

Bu onurlu devrimci dayanışmayı kendine devrimciyim diyen herkes anlaşılır bir dille, anlaşılır bir dayanışmayla devrimci görevlerini yerine getirmelidir.

 THKP-C ve THKO’nun bu örnek devrimci dayanışması, devrimci hareketler arasında Kızıldere sonrası bir daha yaşanmadı.

Tarih, devrimciler için her zaman iyi koşullar sağlamaz, ama mücadelenin nezdinde Mahir Çayan’ın o ünlü sözünü bir hatırlayalım. Devrim için Savaşmayana Sosyalist Denmez sözü bir güneştir, yoldaşlığın ve direnişin ardındaki kızıl bir güneştir.

 Güneşe yolculuğumuzun en güzel devrimci dayanışmasıdır Kızıldere…

THKP-C’nin örgütsel yok oluşunu getiren eylem Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamını önlemek amacıyla bir İngiliz iki Kanadalı teknisyenin kaçırılması oldu. THKP-C Aralık 1970-Mart 1972 kısa bir sürece rağmen sosyalist haraket üzerinde görüşleri ve pratiği en derin ve yaygın etkiye sahip örgüt oldu. Siyasal analizleri  tartışma konusu olsa da, etkisini sürdürmeye devam ediyor.

Mahirler, Denizler ve İbrahimler sonrası

1965-1971 arası gelişen devrimci hareket 1972-73’de katledilen THKP-C‘li, THKO’lu ve TKP/ML’li devrimcilerden bu yana 51 yıl geçti. Bu bahar ayları sırasıyla THKP-C’nin 30 Mart, THKO‘nun 6 Mayıs, TKP/ML‘nin18 Mayıs’ı liderlerinin çatışmada, idam sehpalarında ve işkencede  öldürüldüğü günlerin yıldönümü.

Bu yıldönümlerinde onların siyasal ardılları, onların en keskin, en sadık savunucuları ve izleyicileri olduklarını vede geçmişe sahip çıktıklarını iddia edenlere kadar, her biri kendi içinde 5 er10 ar parçaya bölünmeleriyle birlikte ayrı ayrı anmalar yapmaktadır.

Bunların içeriği duygu ve ajitasyonla dolu olacak.

Sosyalistler, Devrimciler yıldönümleri dışında ve sık sık onların izleyicisi olduklarını vurgulamanın dışında, devrimci haraketin bir dönüm noktası olan 1971 devrimcilerini, bir tarih olarak toplumla buluşturamadılar ve başaramadılar.

THKP-C, THKO ve TKP/ML her üç örgütte gençliği ve onun aracılığıyla toplumsal muhalefetin önemli bir kesimini etkileyen örgütlerdi. Her üç örgütün liderleri, o dönem izlenen (12 eylül’dekinin tersine) lider kadroların yok edilmesi yoluyla örgütleri etkisizleştirme politikasının gereği olarak katledildiler.

30 Mart gibi bir devrimci dayanışmayı,bu tarihsel sürecin en büyük devrimci dayanışması olan KIZILDERE’yi anlamadılar.

Düne ve bugüne ilişkin ciddi bir cephe örgütlenmesini, ciddi bir araya gelmeyi, ortak siyasal ittifaklar kuramayı , yanyana gelmeyi başaramadılar.

Türkiye sosyalistleri, ne denirse densin kendi geçmişiyle barışık olamadılar. Devrimci haraketler arasında sağlıklı bir ilişki kuramadılar.

Cezaevinden çıkanlar  Kızıldere direnişiyle yüzleşemediği için, Kızıldere eylemiyle sağlıklı bir empati ve  ilişki de kuramadılar. Dolayısıyla geçmişi CEPHE düşüncesiyle anlamak yerine  1974 de cezaevinden çıkanların inkarcılığı ile karşı karşıya kalındı.

CEPHE ittifakını yaratmak için hiç bir adım atmadılar. Kariyerizm kulvarında, çukur  batağında kıvrandılar.  1974 sonrası çıkan örgüt yöneticileri birbirine düştüler. Her örgüt kendi içinde üçe beşe bölündüler. Bırakalım  dayanışmayı birbirinden devrimci bile öldürdüler. CEPHE ve İTTİFAK  diye bir dertlerinin olmadığı ortaya çıkmıştı. Devrimci dayanışmanın  iradesini hiçbir zaman benimsemedikleri için

Devrimci bir Cephe’nin yaratılmasını değil , devrimciler arasında çatışmaları geliştirdiler. Oysa Kızıldere’ ye gidiş devrimci  dayanışmaya  en büyük anlamını veren devrimci yoldaşlık eylemidir.  KIZILDERE eylemi en  samimi  yan yana gelme eylemidir. Devrimci dayanışmanın en sağlam, en somut,  en anlamlı devrimci iradenin  eylemidir.


Erdal Boyoğlu – 23.03.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑