Makaleler

Published on Ocak 31st, 2023

0

Cumhuriyet sonrası sürgünler | Erdal Boyoğlu


Sanattan siyasete, siyasetten edebiyata kadar sürgün dalgası vardı. Cumhuriyet tarihi farklılıklara, farklı düşünenlere tahammülsüzlük tarihi dersek çok abartılı değildir.

Sürgün yok etmektir, insanı var olan değerlerinden koparıp almaktır.
Anadolu toprakları sürgünler diyarı oldu. Nazım Hikmet, Dr. Hikmet Kıvıcımlı, Musa Anter, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kaya, Batmanlı Mustafa Ramanlı, Diyrabekir’li Necip Köprülü,  Yılmaz Güney, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Şefik Hüsnü, Zeki Baştımar, Ahmet Arif. Ruhi Su vd iç sürgünler furyasının önemli simalarıydı. İç sürgünlerin gittikleri yerler Konya, Niğde, Bursa, Kırşehir gibi yerlerdi. Devlet, en çok fazla Konya’ya gönderiyordu. 

Çünkü sürgüne gönderilenler orada izole ediliyorlardı.

Sürgünler, her akşam imza atmaya gidiyordu. Her türlü baskıya maruz bırakılıyorlardı. Gerici, faşist güruhlar sürgüne gelenlere her türlü hakareti yapıyorlardı, onlara düşman gözüyle bakıyorlardı. Devletin güvenlik güçleri ise bu saldırganlıklara göz yumuyordu.

Sistem ve egemenler hiçlik duygusu vererek yok etme kültürünü gösteriyor. İnsanı değerlerden koparıp atıyor. Cumhuriyet sonrası, tekçi düşünce ile, tek lider olarak hayatın her alanına müdahale edildi.Bu tekçi(diktatörlük). gerek meclis içinde gerekse de meçlis dışında eleştirildi. T.C ve onun tek şefi olan Atatürk’ün uygulamalarını ve  Ankara Hükümeti’nin izlediği siyasal yönelime karşı çıktıkları gerekçesiyle yurt dışına sürgün edilen ve Türk vatandaşlığından 150 kişi çıkartıldı.150 kişi arasında gazete sahipleri, köşe yazarları, gazete müdürleri ve Atatürk muhalifleri vardı.
Atatürk’ü gazete ve dergilerde eleştirenler hem ülke içinde hemde yurtdışına  sürgüne gönderildiler.
Sürgüne  gönderilen 13 gazeteci şunlardı:
Refi Cevat Ulunay, Milliyet Gazetesi’nde köşe yazarı, Mevlanzade Rıfat – Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf üyesi, Sait Molla – Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi, İzmirli Hafız İsmail – İzmir Müsavat Gazetesi sahibi ve eski muharriri, Darülhikmet üyesi, Refik Halit Karay – Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi, Bahriyeli Ali Kemal – Bandırma Adalet Gazetesi sahibi, Neyir Mustafa – Edirne’de Teemin ve Elyevm, Selanik Hakikat Gazetesi sahibi, Ferit – Köylü Gazetesi eski muharriri, Pehlivan Kadri – Alemdar Gazetesi sahibi, Fanizade Ali İlmi – Adana Ferda Gazetesi sahibi, Trabzonlu Ömer Fevzi – Balıkesir İrşad Gazetesi sahiplerinden, Hasan Sadık – Halep Doğru Yol Gazetesi sahibi, İzmirli Refet – Köylü Gazetesi sahibi ve müdürü
Ankara Hükümetinin yurtdışına sürgüne gönderdiği  sürgünler gazetelerde haber olur. Yurtdışında da  sürgüne gönderilenler hakkında yazılar çıkar. Yurtdışında ve Türkiye’de çıkan haberler Hükümet’de tartışma konusu yaratır.
Atatürk , Başbakan Celal Bayar, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ve Bakanlarla “150’likler” konusunu görüşmek üzere bir toplantı yapar. O toplantıdaki konuşmasında şöyle der “Mahkemelerce vatan haini damgasıyla sınır dışı edilen ama hemen hepsi bin  pişman olan 150’liklerin perişanlıkları üzüntü vericidir. Bunların kimisi geçim için ele muhtaçtır. Hepsi de aileleriyle vatan hasreti içinde kıvranan ve nâdim olan, Türk olarak da haysiyetimiz bakımından bu insanlarımız için artık af yasası çıkarmak zamanı gelmiştir sanıyorum.”
Atatürk’ün alkışlarla karşılanan bu sözlerinin ardından; acil olarak bir yasa taslağının TBMM’ye gönderilmesi kararlaştırılır.

 29 Haziran 1938 de TBMM’nin gündemi ve  ilk maddesi  “150’likler” konusu görüşülür. Meclis’de bazı milletvekilleri öyle ateşli konuşmalar yapıyor ki,  kimi milletvekilleri gözyaşlarını tutamıyor. Kimi dinleyiciler arasında sürgüne gönderilenlerin yakınları ve arkadaşları arasında da hıçkırarak ağlayanların sesleri meclis solonuna karışıyor.
T.C  tarafından, incelemek ve durumları hakkında rapor verilmesi amacıyla görevlendirilen Samsun Milletvekili Ruşen Barkın’ın kürsüde okuduğu raporda bakın ne diyor;
 “-Hepsini, hastasını, yaşlısını, en perişan durumdakini yakından gördüm, hepsinin söylediği ayni kanaatleriydi. Dediler ki: Yeter ki, af olalım, değil şimendifer, vapur, otomobil icabında yürüye yürüye, sürüne sürüne vatanımıza gelmeye razıyız, yeter ki bizlerin hayalini silmeyiniz…”
Sivas Milletvekili Vasfi Rıza Seviğ: “-Memleket dışına atılmış olan insanların, bu yasa ile hayata döndüklerini düşünün.”
Ankara Milletvekili Gazeteci  ve Radyo yorumcusu  Aka Gündüz: “Olumlu oy verdim. Atatürk, ne düşünmüşse iyi düşünmüştür.”
Sinop Milletvekili Cevdet Kerim İncedayı: “Yüzellilik soyadı altında hain diye Türk ferdi bulundurmak istemiyoruz.”
Gümüşhane Milletvekili Durak Sakarya: “Memleketin en zor şartları altında düşman saflarında yer alanlar, Cumhuriyet idaresinin ne olduğunu gelsinler görsünler ve ne olduğunu tecdidi iman etsinler.”
Yozgat Milletvekili Sırrı İçöz: “Madem ki bu gün Mustafa Kemal Atatürk’ün şefkati bu hainlerin affını iltizam ediyor, ben de bunun kabülüne taraftarım.”
Dış İşleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu: “Oylarınızı verirken bu insanların ailelerini, çocuklarını düşünerek müsamahakâr olmanızı hassetsen rica ediyorum.
Başbakan Celal Bayar: ” Af meselesinin ifade ettiği diğer bir mâna daha vardır, o da memleketimizde Türk vahdetinin ve rejiminin çelikleşmiş olmasıdır. Bunu cihana göstermek istiyoruz, affımızın bir gayesi de budur… diye anlatır.
Ve affa uğrayanların kimi özel otomobil ile, kimisi tren ve vapur ile geldiklerinde ilk iş olarak toprağı öptüler.( Meclis Tutanakları)

Dünyaya yayılan göç ve sürgün
2012 Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya da 230 milyona yakın insan doğmadığı bir ülkede yaşıyor. 10 yıl önce bu rakam 155,5 ile  178,5 arasındaydı.
Yine geçen bu zaman sürecinde  yarım milyondan fazla göçmenin yaşadığı ülke sayısı 57 den 64’e yükselmiştir.
1990-2010 yılları arasında göçmenlerin 51,7 sinin yaşadığı ülke sayısı 10’u geçmiyor. İlk üç sırada ABD, Rusya ve Almanya yer alıyor.
Göçmenlere ilişkin sözleşmeyi bugüne kadar Türkiye dahil  sadece 43 ülke onayladı. Sözleşmeyi hiçbir AB ülkesinin imzalamaması dikkat çekicidir. BM’nin 2011 yılı verilerine göre 46,5 milyon insan zorla yerinden edilmiş. Bu insanların20,1 milyonu zulüm görme riski korkusu nedeniyle ülkelerinden ayrılıp başka ülkelere gitmek zorunda kalanlar. (Çeşitli ülkelere mülteci olarak sığınan sadece 4 milyon Filistinli var.)
Türkiye’de 31 bin kayıtlı mülteci var. Kayıt için sıra bekleyenler ise 16.500 kişi.
Suriyeli mülteciler için kurulan kamplarda 13 Aralık 2012 itibarıyla 138.395 mülteci var.
Mülteci Der, idare koordinatörü Pırıl Erçoban’ Mülteci ile göçmenler arasındaki sınırın kağıt üzerinde göründüğü kadar kolay olandı, diyor.

Ey benim sevdam
düştün yüreğime
geliyorsun benimle
sınırlara gizleniyor sürgün
sıgınaksız bir ülke gibi
sonbahar uzun bir zaman
öyle ürkek
öyle hasret
sınırların ötesinde
benimlesin
konuğumsun hep

12 Eylül 1980, askeri faşist darbenin yarattığı terör ve vahşet sonucu 30 bine yakın devrimci-demokrat-aydın-yazar ve sanatçıyı sürgün yaşama zorladı. Ve Avrupa’ nın bir çok şehrine dağıldı..
12 Eylül sürgün edebiyatı işte bu insanların ürettiği sürgünde ki eserlerini ortaya çıkarttı. Avrupa’da aydın, ilerici, demokrat ve sosyalistin, sanatta ve  edebiyatta en başarılı dönemi oldu. (12 Eylül sonrası zorunlu sürgüne çıkanlar en zor şartlarda en ağır şartlarda, kaçak işlerde ve resmi olan işlerde en az ücretle çalıştırıldılar.)

Sürgün yaşam anlatılmaz, sürügünde yaşam insanın hissettiği, kendi diliyle, kendisini anlatmasıdır. Sürgün yaşam sürekli boynu büküktür. sürekli eziklik hissetmektir. Sürgün bir başka yaşamın zorudur.

Sürgünde yaşam bazı değişimler yaşatır, siyasal gelişim, kültürel farklılığın arasında diyolog kurar, ilişklileri farklılaştırır.
Almanya ‘da yaşayan sürgün ve göçmenler arasında Alman edebiyatına  bir çok yazar sanatcı bilim insanı kazandırmıştır. Edebiyat, kültür ve sanat her donem o çağın toplumsal yapı ve gelişme çalkalanmaların aynası olmustur. Bu bölümü  daha sonra irdeyeceğim için şimdilik geçiyorum.
Devam edecek.



Erdal Boyoğlu – 31.01.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑