Feminizm

Published on Mart 14th, 2023

0

“Baskının olduğu her yerde direniş vardır!”

Augsburg Yeni Kadın Platformu, Hülya Gülbahar’ın konuşmacı olarak katıldığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği yaptı. Gülbahar “Erkek düşmanı değilim. Feministim. Feminizm hem kadınlar hem erkekler için özgürleştiricidir” dedi.

Avrupa Demokrat (Augsburg)

Enternasyonal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen söyleşide, Yeni Kadın Platformu adına konuşma yapan Perihan Baçaru, 8 Mart’ın tarihsel önemine vurgu yaparak, “Bu yıl da Feminist Kadın Komitesi ve sendikaların çağrısı ile hem ev içindeki işlere hem de kamusal alana yönelik Kadın Grevi örgütlendi. Bu grevlerle amaç, kadının ev içindeki görünmeyen, karşılıksız emeğini görünür kılmak, kadınlar bir gün dahi evde bakım, temizlik, yemek gibi işleri yapmadığında ve üretim alanlarında ve kamusal alanlarda çalışmadığında hayatın nasıl durduğunu göstermek, kadının emeğinde farkındalık yaratmak,” dedi.

Baçaru, Dünyadaki yaşanan krizlere ve yarattığı sonuçlara, depreme ve kısaca Almanya’nın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kadına yönelik şiddete yaklaşımına ve İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yeteri kadar yerine getirmediğine vurgu yaptı.

Avukat Hülya Gülbahar’ın dikkatle izlendiği konuşmasına başlarken, “Erkek düşmanı değilim. Feministim. Feminizm hem kadınlar hem erkekler için özgürleştiricidir. En yaratıcı ve özgürleştirici emeklerin, en özgür aşkların üretilmesini sağlayacak, nasıl ki sosyalizme bunu atfediyoruz, insanların yaratıcı bütün potansiyellerin açığa çıktığı, önündeki engellerin ortadan kalktığı bir sistem olan komünizm, sosyalizmde buna giden yol. Feminizmde aynı yoldan giden kadınların, kadın olarak önündeki bütün engellerin ortadan kalktığı, kadınların kadın olarak emekleri bedenleri ve kimlikleri üzerinde erkek egemenliğini, tahakkümü uygulayan tek tek bütün erkeklerin egemenlik iddiasından vaz geçmesini sağlamak. Kadınların özgürleşmesi erkeklerinde özgürleşmesini sağlayacaktır.” dedi.

Özetle, “Amazonlar örgütlü ve savaşçıydı. Örgütlü kadınlar hep tehlikeli görülmüştür. Amazonlar sadece Karadeniz ve Egede değil Afrika’da da olduğunu görüyoruz. Fuko’cu değilim ama bir sözü çok önemli, “Baskının olduğu her yerde direniş vardır, “diyen Hülya Gülbahar, “Tarihe baktığımızda, Ana soylu dönemde, Anaerki hiç olmadı.  Erk iktidar demek.  Kadınlar tarihin hiç bir döneminde erkekler üzerinde iktidar kurmadı.   

Bütün sosyalistlerin gerçekten eşitlikçi, kulun kulluk etmediği, kadınlarında erkeklere kulluk etmediği bir sistem için çalışması gerekiyor. İş yerinde mücadele edip, evde kulluğa karşı çıkmıyorsa benim gözümde sosyalist değildir.

Aynı zamanda kadınlarında erkeğe kulluğuna karşı çıkması gerekiyor. Herhangi bir halkın herhangi bir halk üzerinde tahakküm kurmasına onu sömürmesine, baskı uygulamasına izin veren bunun propagandasını yapan, bunun araçlarından birine yüzüne dönüşen, kişinin sosyalist olması da, feminist olması da mümkün değil. Egemenlik ilişkilerine karşı çıkmak gerekir. Feminizmde bunu yapıyoruz.”   dedi.

Kadın mücadelesinin binlerce yıllık mücadele olduğuna vurgu yapan Hülya Gülbahar, “kadın mücadelesi. Bitmeyecek. Devam edecek. Hiç kimse ben kurtuldum demesin. Erdoğan gittiğinde de devam edecek.

Bu sene İspanya’da ki 8 Mart’ın afişinde Gezi direnişindeki sapanlı kadının fotoğrafı vardı. Ana görseli oldu. Kadın mücadelesi böyle bir mücadele”   olduğunu anlattıktan sonra “Eğer bir yerde, kurumda, partide kadın azsa cinsiyetçisiniz demektir. Kemal Kılıçdaroğlu, Babacan kadınlar gelmiyor, diyorlar.  Kusura bakmasınlar, neden HDP’de güçlü bir kadın potansiyeli var. Çünkü eş başkanlık var, eşit temsiliyet var. Parti politikaları dahil olmak üzere kadınların kendi özgür iradesi ile o politikaların uygulamasını ve önünü açmayı önüne koyuyor. Sen de buna dönüştürürsen, kadınlar sana gelir” diyerek partilerin kadın örgütlenmesine yaklaşımına dikkat çekti.

            “12 Eylül’den sonra kendi yolumuzu kendimiz çizeceğiz dedik ve kendimizi Feminist olarak tanımladık. İlk işimiz dayağa karşı kampanya başlattık. Dayak kelimesi yanlıştı. Oysa biz cinsiyetçiliği teşhir etmeliydik. Şimdi dayak ve dayak yemek kelimesini kullanmadıklarını söyleyerek” 80’li yıllarda kadın mücadelesinin çıkışına ve şiddetin değişik türlerine de değindi.

İlk defa İstanbul Sözleşmesi’ne ekonomik şiddete girdi. Ne diyor İstanbul Sözleşmesi şiddet kadınlar ve erkekler arasındaki ekonomik, politik toplumsal güç eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Eşitliği sağladığınızda şiddeti ortadan kaldırırsınız. Onun için kadına yönelik şiddetin bilince çıkması önemli.

Toplumsal şiddetin, ev içinde şiddettin özel hayata yönelik bir sorun olarak görülmemesi, kendisini kontrol edemeyen erkeklerin, hasta veya alkol sorunu, uyuşturucu bağımlısı erkeklerin problemi yada erkeklerin genlerinden veya hormonlarından kaynaklanan bir sorun olmadığı toplumsal nedenlerden politikalardan kaynaklanan sorunlar olduğunu, kadınlar ve erkekler arasındaki  güç eşitsizliğinden kaynaklanmadığını biliyoruz.

Cins kırımı var. Türkiye’de basına yansıyan rakamlar veriliyor. Doğru değil. Üçle çarpılması gerekiyor.  Günde 7- 8 kadın katlediliyor. Bazıları şiddet görünür oldu diyor. Algı yaratmadır bu. Hayır kadına şiddet artıyor. Neden çünkü eşitsizlik arttı. Toplumsal alanın her alanında eşitsizlik arttı. Kadın hareketi güçlendi. Şiddeti açığa çıkarıyor.

Kadına şiddet artmadı sadece, yöntemleri de vahşileşti.  

İstanbul Sözleşmesi  çok önemli. Kadına yönelik şiddeti değerlendirirken bütünselliğini görmek önemli. Evlilik içinde partnerin rızası olmadan cinsel ilişki tecavüzdür.

Üç K: Kol emeği. Kafa emeği, Kalp emeği

Kadınlar Güney Amerika’da inşatta çalışıyor. Evlerde bulaşık makinesine hangi cins basarsa bassın çalışır. Neden hep basan kadın?

Kafa emeği. Bilimi kadınlar üretti Cinsiyetçi sitem kadınları küçümsemiş. Tekstil dediğimiz şeyi yaratan kim. Dokuma, halı, kilim, kıyafet kimin bilgisi. Kadının. Tıp. Ortaçağ’da olan biten neydi hem kadınların bilgisine hem de mallarına el koydular. Jeolog derneğine nerdeyse kadın almayacaklar. Ebelik kadim kadın bilgisi.   

Kalp emeği. Şefkat, bunu kadının üzerine atacaksın. kadınlara evde oturuyorsun ne yapıyorsun diyorlar. Kadınlar evde yan gelip yatmıyor. Ev içi işlerle uğraşıyor.

Ne istiyoruz. Feminizmin bam teli bu, Babalarla paylaşacağız. Evdeki erkelerde paylaşacak ev işlerini. 

Boşuna mı  sosyalistler, çamaşırhaneleri yaratmaya çalıştı. 19. ncu yy. sosyalistleri buna çözüm aramaya çalışmış ama 20’nci yy erkekleri bu sorun yokmuş gibi davranıyor.

Bunu söyledi mi erkek düşmanı gibi görüyor seni. İnsanı insan yapan bakım emeği şefkat emeği. Değişim isteği önemli. Erkelerde bunu ister.

Bir yazı okudum. “Gün içerisinde bir kere bile gerçekten size bakan biri ile gününüz daha güzel geçer. Bundan uzaklaştık. Feminizm buna ulaşmanın yolu.

Emek sermeye çelişkisi başka bir konu. Küresel bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Öyle birkaç gence bırakılacak bir mesele değil .

Korona döneminde İşçiler kadın ve erkek işçiler üretim alanlarında çalıştırdılar. Toplumun bir bölümünü eve kapattılar. Ev içi şiddet arttı.  

Evdekilerin sağlığını kim korudu? Kadınlar. Haliç tersanelerinde yüzlerce erkek işçi çalıştırıldı. Ölümün politikasıydı.

Marketlerde çalışan, sağlık sektöründe çalışanlar çoğu kadın. Evdeki hayatı sürdüren faaliyetler, kadın emeği üzerinden kurulu. Ev dışındaki yaşamsal değimiz faaliyetler yine kadın emeği üzerinden. Sadece erkelerle aynı işlerde çalışan  kadınlara düşük ücret verilmesi değil, kadın emeğinin daha çok çalıştırıldığı sektörlerde de ücretler düşürülüyor.


Mor yeşil ekonomi.

Depremde bir şey gördük. Çadırın içinde erkekler oturuyor. Kadınlar çalışıyor.

Ekonomik bütün paradigmayı, bütün dünyada değiştirmek gerekiyor. 

Yeni kent inşa ediyorsan kreşler, ucuz yemek yeme, doğayı ve tarihsel kültürel mirası yok etmeyen, betonlaştırmayan, mor yeşil ekonomi üzerine düşünmek gerekiyor.

Doğa kültürü doğa hakları. Doğanın eko sistemini sonsuza kadar sürdürme hakkı. 

EŞİK 8 Mart bildirisi ekonomiyi yeniden inşası üzerine kurguladık.

Hizmet ve itaat. Neden kadın bir ömür boyu erkek cinsine hizmet etmek zorunda diyen Hülya Gülbahar, ayrıca Türkiye’deki iktidarın kadını ötekileştiren, cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikalarına, savaşa ve tecavüzlere, Kadın dayanışmasının önemine, iktidarın evlilik yaşını düşürmek istemesine bunun yaratacağı  tehlikelerine  ve nasıl bir sonuç doğuracağına, depreme ve sonuçlarına değindi.

“Deprem konuşmasına henüz hazır değilim, sakin kalmak çok zor. Ama ayakta durmak, hayatta kalmak ve  mücadele etmek zorundayız” diyen Hülya Gülbahar sözlerini şöyle bitirdi.  “Hayatta kalmak en büyük direniştir. Sağlıklı ve sağlam durmak ve dünden daha güçlü olmak zorunda kalmalıyız. Daha güçlü mücadele etmenin yollarını bulmalıyız.”

İkinci bölümde ise çok yoğun ve renkli soruların ve cevapların olduğu tartışmalar yapıldı.

Ayrıca bir kadın Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşa dikkat çekerek, “Bu savaş  Amerika’nın başını çektiği ve Avrupa devletlerinin de müdahil olduğu ve diğer tarafta Rus ve onu destekleyen emperyalistler. Bu savaşın üçüncü dünya savaşına evrilmesi olasılığı çok büyüktür. Yarın barış olur diye hayale kapılmayalım. Barış için mücadele edelim” diyerek konunun aciliyetine değindi.   

Platform adına kapanış konuşmasını yapan Perihan Baçaru, şunları söyledi: “Burada konuşulan bütün konuları karşılıksız emek, görünmeyen emek, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik erkek devlet şiddeti, kadının erkeklerle eşit bir şekilde çalışma hayatına, kamusal alana, siyasete, politikaya, ekonomiye neden katılamadığı gibi pek çok konuyu yıllardır atölye çalışmalarında kadınlarla birlikte işliyoruz, tartışıyoruz. Konuşmamın başında dayanışmanın ve mücadelenin güzelliği ile ancak eşit özgür bir geleceği örebiliriz dedim. Bunu yapabilmek için kadın cins bilincine ihtiyacımız var.

Sorgulamaya, değiştirmeye ve dönüştürmeye ihtiyacımız var. İşte bu toplantıda buna yönelik bir çalışmanın ürünü. Erkek egemen sisteme karşı mücadele etmek için feminizmin ideolojisine ihtiyaç var. Feminizm herkes için. Kadının özgür olmadığı toplumun ulusun, ülkenin özgür olması mümkün değil. Feminizm bunu sağlar.

Ayrıca  seçim sürecine giriyoruz. Bu seçim sadece beş yıllık geleceğimizi değil yüz yıllık geleceğimizi etkileyecek.   

Bu seçimlerde çok çalışmalıyız. Herkes üzerine düşen görevi yapmalı.  Emek ve özgürlük ittifakı bileşenleriyle ve katılabilecek herkesle koordinasyonu kuracağız. Herkesi üzerine düşen görevi yapmaya davet ediyoruz”.

Tags: , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑