Makaleler

Published on Şubat 4th, 2023

0

Almanya’da seçim süreci | Gürsel Köksal


“Almanya’da seçim süreci” başlığıyla, konuyu üç bölümde birer gün arayla yazan, BirGün yazarı gazeteci Gürsel Köksal’ın bu üç yazısını bir arada yayımlıyoruz…

Türkiye’de de seçimler oluyor, Almanya’da da..

Buradan hareketle her iki ülkede de “demokrasi” var diyemeyiz ama…

Türkiye’dekinin demokrasi olmadığını biliyoruz. Başka bir şey. Hele uzaktan bakınca daha net görülüyor. Sadece demokrasi düşmanlarının iktidarda olmasından kaynaklanan bir durum değil bu… Yapısal bir sorun. Ama konumuz o değil, geçelim.

Almanya’daki ise sistem kelimenin tam anlamıyla işleyen bir demokrasi. Çoğulcu parlamenter sistem.

Tabii ki eleştirilecek yanları var, daha iyi olabilir, daha katılımcı olabilir. Sorunlar var, aksayan yanlar… Örneğin göçmenlerin önemli bir bölümü, yani yüz binlerce Türkiye kökenli göçmen 50-60 yıldır yaşadıkları kentlerdeki, kasabalardaki yerel seçimlere bile katılamıyorlar, Almanya vatandaşı olmadıkları için. Ama aynı yerlere gelip, yerleşen Avrupa Birliği vatandaşları, Almanya vatandaşlıkları olmasalar bile, gelir gelmez seçme ve seçilme hakkına sahip oluyorlar. Bu ülkenin gerçek demokratları da bunun farkında, zaman zaman bu durumu değiştirmek için hamle de yapıyorlar, ama merkez sağda demokratlar bu konuya uzlaşmaya yanaşmadıkları için bir gelişme olmuyor.

Almanya’daki demokratik parlamenter sistemin en önemli özelliği geniş halk yığınlarının siyasi tercihlerinin, onları tercih iddiasındaki platformalara, yani meclislere yeterince ve sürekli yansıması…

***

Federal düzeydeki parlamento seçimleri dört yılda bir gerçekleştiriliyor, seçilenlerin oluşturduğu “Bundestag”taki (Federal Meclis) çoğunluktan da yürütmenin başındaki “Federal Başbakan” (Şansölye) ve onun liderliğindeki federal hükümet çıkıyor.

16 eyalet var ve eyaletlerin parlamentoları (Landtag) da beş yılda bir (Bremen hariç, orada 4 yılda bir) yenileniyor. Tabii bu 16 meclisteki çoğunluklardan da o eyaletleri yöneten hükümetler çıkıyor.

Bir de yerel düzeydeki seçimler var. Orası biraz daha çeşitlilik arzediyor. Kent, kasaba ve köylerin meclislerinin, belediye başkanlarının seçimlerine ilişkin sistemler eyaletten eyalete değişebiliyor. Çoğunda belediye başkanları, meclis seçimlerinden farklı tarihlerdeki direk seçimler sonucu belirleniyor. Kimi dört yıllığına, kimi altı yıllığına…

***

Bilindiği gibi Almanya’da “başkanlık sistemi” yok, yani devletin başındaki cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiyor. Daha çok sembolik bir konumu olan cumhurbaşkanı da beş yılda bir Federal Meclis ile 16 eyalet meclislerinin gönderdiği delegelerin bir araya gelmesiyle oluşan Federal Konsey tarafından seçiliyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan sistem kitlelerin siyasi eğilimlerini bu meclislere yeterince ve sürekli yansımasını sağlıyor. Çünkü bu meclislerin seçimler aynı zamanda yapılmıyor. Aynı zamanda yapılmaması, çok masraflı da olsa, istenen bir şey. Dolayısıyla seçmenler her beş yılda ve aynı zamanda değil, değişik zamanlarda sandık başına giderek yasama süreçlerine dahil olabiliyor. Üstelik sistem içindeki partilere aynı dönemde farklı görevler vererek, yani örneğin federal düzeyde iktidar ortağı olan bir parti, eyalet düzeyinde muhalefette olabiliyor. Federal düzeyde muhalefette olan partiler, eyaletler düzeyindeki ağırlıklarıyla federal düzeydeki yasaları etkileyebiliyor, zaman zaman bloke edebiliyorlar. O nedenle sistem tüm demokratik partilerin önemli konularda uzlaşma arayışlarını zorunlu kılıyor…

Bilindiği gibi Türkiye’yi yöneten demokrasi karşıtları ise milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı tarihe getirilmesinin iyi bir şey olduğunu savunarak, demokrasiden ne anladıklarını gösteriyorlar. Halkın eğilimleri ve katılımını ne denli gereksiz bir şey ve dahası bir yük olarak gördüklerini itiraf ederler.

***

Bu uzun girişi Almanya’daki siyasi gelişmeleri yakından takip edenlerin bir bölümüne (çoğunluk bunu çok iyi biliyordur elbette) buradaki sistemin masraflı, yorucu ama “temsili demokrasi”yi en iyi şekilde işleten bu özelliğini hatırlatmak için yaptık…

Almanya’da genel seçim önceki yıl gerçekleştirildi ve bilindiği gibi 16 yıl süren merkez sağ ağırlıklı koalisyon hükümetleri dönemi sona erdi.

Erken seçim gerektiren bir durum olmazsa bundan sonraki Federal Meclis seçimi 2025’te olacak.

Bu arada birçok eyalet ve yerel meclis seçimleri de yapılacak.

Örneğin önümüzdeki günlerde, 12 Şubat’ta başkent Berlin’de hem eyalet, hem de yerel seçim niteliğinde bir seçim yapılacak. Bu durum Berlin’in tek şehirden oluşan bir eyalet olmasından kaynaklanıyor.

Ardından Frankfurt’ta 5 Mart’ta büyükşehir belediye başkanı seçimi var.

Bremen’de 14 Mayıs’ta, Bavyera ve Hessen’de ise 8 Ekim’de eyalet meclisi seçimleri olacak.

Bunlardan ilk ikisi, yani ülkenin iki önemli metropolündeki seçimler oldukça ilginç ve önemli.

Ama bugün bu sayfada bize ayrılan yer bitti.

Onları da yarına bırakalım…

(BirGün – 02.02.2023 )


Almanya’da seçim süreci-2

Almanya’da federal hükümeti değiştirecek genel seçimlere daha 2 yıldan fazla bir zaman var. Ancak bu arada eyaletler ya da yerel düzeyde de olsa, seçmenlerin federal hükümetin politikalarına ilişkin duruşu hakkında önemli ipuçları verecek birçok seçim gerçekleştirilecek. Tabii ki bu seçimlerde ülke genelindeki politikaların yanı sıra, yerel gelişmeler ve aday politikacıların kişisel karizmaları da önemli bir rol oynuyor. Ancak buna rağmen merkezi hükümet de bu seçim sonuçlarından kendisine yönelik kamuoyu desteği hakkındaki dersleri çıkarıp, daha sonraki adımlarını ona göre yeniden gözden geçirme şansı bulabilecek. Yani, temsili demokrasini “temsil” fonksiyonu neredeyse her 5-6 ayda bir fiilen işleyecek…

***

İçinde bulunduğumuz yıl için de geçerli bu durum.

Örneğin önümüzdeki günlerde, 12 Şubat’ta başkent Berlin’de hem eyalet, hem de yerel seçim niteliğinde bir seçim yapılacak. Ardından Frankfurt’ta 5 Mart’ta büyükşehir belediye başkanlığı seçimi var. Bremen’de 14 Mayıs’ta, Bavyera ve Hessen’de ise 8 Ekim’de eyalet meclisi seçimleri olacak.

Dünkü yazımızda bunlardan ilk ikisinin, yani ülkenin iki önemli metropolündeki seçimlerin oldukça ilginç boyutları olduğuna işaret etmiştik. Ortak özellikleri bu iki seçimin normal sürelerinde değil, öne alınmış seçimler olmaları…

***

Önce Berlin’deki seçimler hakkında

Aslında bu seçim 2021’de, tesadüfen genel seçimle aynı günde, gerçekleştirilmişti. Ancak bu seçimdeki bir takım hatalar nedeniyle (yeterince oy pusulası olmadığı için bazı seçmenler sandık başına saatlerce beklemek zorunda kalmış, oylamaya katılamayanlar olmuş, ciddi bir kaos yaşanmıştı vs.) seçimler iptal edildi, yenilenmesine karar verildi.

2021’deki seçimde SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) yüzde 21,4’le birinci parti olmuş, seçim öncesi oldukça iddialı Yeşiller ise yüzde 18,9’da kalmıştı. Sosyal demokratlar ve Yeşiller istemeyerek de olsa aynı seçimde yüzde 14 oy alan Sol Parti’yle (Almanya ortalamasının çok üstünde) eyalet ve kent düzeyinde koalisyona gitmişlerdi. Diğer partilerin oyları da şöyleydi: Merkez sağ parti CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) yüzde 18,1, aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif) yüzde 8, liberal parti FDP (Hür Demokrat Parti) yüzde 7,2. Aynı gün Sol Parti’nin girişimleri sonucu bir de halk oylaması gerçekleştirilmiş ve büyük bir çoğunluk (yüzde 60) Berlin’de tekellerin elindeki on binlerce kiralık konutun kamulaştırılması yolunda oy vermişti…

***

Son kamuoyu yoklamalarına göre –ki bu Almanya genelindeki eğilimlerle de kısmen örtüşüyor– 2,5 milyon seçmenin sandık başına davetli olduğu bu seçimde Berlin Eyalet Meclisi’ndeki koltuk aritmetiği değişebilir. Anketler CDU ve Yeşillerin oylarının artabileceğini, SPD, FDP, AfD ve Sol Parti’nin ise güç kaybına uğrayabileceğini gösteriyor. Bu tabloda başta Ukrayna savaşı olmak üzere çeşitli faktörlerin rolü var tabii. Sol Parti’nin oy kaybının nedeni, hem kendi içlerinde bölünmeye doğru giden kavga, hem de hükümet ortaklarını halkın açık talebine rağmen, koalisyon ortaklarını bu konuda hareket ettirmeyi başaramamış olması. Hem aşırı, hem de merkez sağcıların başarının en önemli nedeni ise yılbaşı kutlamaları sırasında yaşanan bir takım taşkınlıkların (polis ve itfaiye görevlilerine saldırılar vs.) faturasının göçmen gençlere kesilmesi ve bu partilerin, ana akım medyanın da desteğiyle sürdürdüğü ve tabii halen devam eden yabancı düşmanı kampanyalar… Eyalet hükümetindeki SPD ve Sol Parti, “okullarda Türkçe konuşma yasağı!” gibi talepler de içeren bu iğrenç politikalara açıkça karşı çıktıkları için oy kaybediyorlar. Hükümet ortağı olmalarına rağmen bu riskli konuda sessiz kalmayı yeğleyen Yeşiller’i ise (muhalefette olsalardı, ortalığı ayağa kaldırırlardı) bu tavırlarının karşılık muhtemelen ciddi bir oy artışı ödülü bekliyor. Berlin’in yeni Eyalet Başbakanı (ya da daha doğrusu Berlin’e Hükümet Eden Belediye Başkanı) 12 Şubat’tan sonra Yeşiller’den olabilir.

Frankfurt’taki büyükşehir belediye başkanlığı seçimi de hem öncesi, hem sonrasıyla oldukça ilginç…

O da yarına kalsın…

(BirGün – 03.02.2023)


Almanya’da seçim süreci-3

Frankfurt’ta gerçekleştirilecek belediye başkanlığı seçimi sadece bu kenti değil tüm Almanya’yı ilgilendiriyor. Yarış, Hıristiyan demokratlarla Yeşillerin Alman adayları arasında olacak muhtemelen.

Frankfurt, Almanya’nın en önemli metropollerinden. Başkent Berlin’den sonra en önemlisi denebilir.

Bu kentte 750 bin civarında insanın yaşadığını ilk kez duyanlar, onu nüfusu itibarıyla dünyadaki diğer büyükşehirlerin yanında adeta bir kasaba gibi görebilirler. Merkezinde Frankfurt’un yer aldığı Rhein Main Metropol Bölgesi açısından bile bu durum geçerli. Çevresindeki küçük büyük kent ve kasabalarla toplum nüfus altı milyonu bile bulmuyor.

Ama girişte belirttiğimiz gibi Almanya’nın ve Avrupa’nın en önemli metropllerinin başında geliyor. Örneğin Avrupa Merkez Bankası’nın merkezi burada. Frankfurt Borsası’ndan bu kentteki gerçekleştirilen dünyanın en önemli fuarların, merkezi burada olan uluslararası holdinglerin listesine bir göz atılınca bu hemen anlaşılıyor.

ALMANYA’YI İLGİLENDİRİYOR

Kimileri nüfusu itibarıyla Almanya’nın beşinci büyük şehri olan Frankfurt’u, ülkenin gizli (ya da ikinci) başkenti olarak kabul ediyor. Ortaçağ döneminde zaman zaman fiilen “imparatorluk başkenti” statüsünü de almıştı zaten. Almanların ilk parlamentosu burada toplandı, ilk anayasası burada hazırlandı. II. Dünya Savaşı’nda neredeyse yerle bir olan Almanya’nın batısında kapitalist sistemle bütünleşmiş bir cumhuriyeti kurma çalışmaları devam ederken, Almanların tarihsel başkenti Berlin’in büyük bölümü sosyalistlerin kontrolünde olduğu için (geçici) başkent arayışlarında, listenin en başında yine Frankfurt vardı.
O nedenle Frankfurt’ta gerçekleştirilecek büyükşehir belediye başkanlığı seçimi, sadece bu kenti değil, tüm Almanya’yı ilgilendiriyor.

Göçmenleri de ve onlar arasındaki Türkiye kökenlileri de çok ilgilendiriyor. Çünkü nüfusunun büyük bir bölümü (yüzde 50’nin üstünde) göçmen kökenli. Dünyanın dört bir köşesinden, 100’ü aşkın ülkeden insanlar, kimi kendi göçmen kimlikleriyle, kimi Alman vatandaşı olarak Frankfurt’ta yaşıyor. Kentin bu çok renkli, çok kültürlü zenginliği çocuklar sözkonusu olduğunda da da belirgin, yeni doğan çocukların yüzde 70’inden fazlasının ya annesi, ya babası, ya da her ikisi birden göçmen kökenli…

Bu durum kent yönetimine de yansıyor. Yıllardır il genel meclisinde, siyasi partilerde, uluslarası şirketlerde, kamu kuruluşlarında çok sayıda göçmen kökenli politikacı Frankfurt’un siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik yaşamında etkin konumdalar.

SEÇİM 5 MART’TA

5 Mart Pazar günü gerçekleştirilecek büyükşehir belediye başkanlığı seçimi için partilerden ya da bağımsız olarak aday olan 20 politikacının beşi de göçmen kökenli örneğin. Bunlardan sadece birinin, SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) adayının kazanma şansı var, ancak seçmenlerin karşına çıkan adayların yüzde 25’inin göçmen kökenli olması, bu kentin dokularındaki “çok kültürlülüğün” bir göstergesi olarak görülebilir.

Aslında Frankfurt bundan sonraki Büyükşehir Belediye Başkanı’nı gelecek yıl seçecekti. Ancak bu seçim, uzunca bir dönem “Türklerin eniştesi” olarak bilinen eski Başkan Peter Feldmann’ın halk oylamasıyla görevinden alınması üzerine bir yıl önceye alındı. Seçmenlerin çoğunluğunun desteğini alarak iki kez büyük bir başarıyla bu göreve seçilen Feldmann, bir süredir nüfuzunu kişisel çıkarları için kullanmakla suçlanıyordu. Hatta sözkonusu halk oylaması sürecinde açılan ve oylamadan bir süre sonra sonuçlanan ceza davasında da suçlu bulunmuştu. Görevi süresince sadece eşinin Türkiye kökenli olması dolayısıyla değil, uzun yıllardan bu yana göçmenlerle, özellikle de Türkler’le sıcak ilişkiler geliştirmesi, kentin çok kültürlülüğünü bir zenginlik olarak görmesi, koruması ve geliştirmeye çalışması nedeniyle de “sevilen ve sayılan” bir politikacı olan Feldman’ı devirmek için yürütülen kampanyayı bu köşede ayrıntılı olarak ele almıştık.

almanya-da-secim-sureci-3-1122147-1.

GERİ DÖNME ŞANSI YOK

Kuşkusuz insan olarak onun da hataları olmuştu. Ancak bu sürecin en önemli yanı şuydu: Yargılanırken, hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmamasına rağmen hangi kaynaklardan finanse edildiği henüz ortaya çıkarılmamış olan bir kampanya sonucu hem halk oylamasını, hem de mahkemeyi kaybetmişti. Mahkeme kararı kesinleşmedi, temyizde. Birçok hukukçu ve gözlemci – bu satırların yazarı da onlar arasında yer alıyor – bu davanın eski başkan lehine beraatle sonuçlanabileceğine işaret ediyor.

Ama bu arada gerçekleştirilen halk oylamasının sonuçları kesin. Yani sonunda beraat etse de, son seçimde oyların yüzde 70’inden fazlasını alarak seçildiği makamına geri dönme şansı yok.

Frankfurt’u şu anda – geçici olarak – göçmen kökenli bir politikacı, Yeşiller’den

Nargess Eskandari-Grünberg yönetiyor ara dönem büyük şehir belediye başkanı olarak.

Onun yerine yüzde 25’i göçmen kökenli olan 20 aday yarışıyor.

Onların içinde sadece sosyal demokratların adayı Mike Josef’in (Suriye – Kamışlı kökenli) kazanma şansı olabilir.

Yarış Hıristiyan demokratlarla Yeşillerin Alman adayları arasında olacak muhtemelen.

***

Seçilme şansı yok, ama adaylar arasında bir Türkiye kökenli politikacı var. Liberallerin partisi FDP’nin (Hür Demokrat Parti) adayı Yankı Pürsün (50), hem Frankfurt İl Genel Meclisi ve hem de Hessen Eyalet Meclisi’ne seçilmiş olan bir milletvekili. Kamuoyu onu eski Başkan Feldmann’a yönelik ısrarlı mücadelesi dolayısıyla tanımıştı. Türkler yakın, kendisini her fırsatta “Türklerin eniştesi” olarak tanıtan, Türklerle ilgili çalışmaları nedeniyle (örneğin Frankfurt’un Türkçe-Almanca iki dilli ilk çocuk yuvası onun çabalarıyla açılmıştı) Feldmann’a karşı kampanyanın en önünde yer alan bir politikacının da Türkiye kökenli olması oldukça ilginçti. Böylece sözkonusu kampanyanın arkasındaki Türk, Yahudi ve sol düşmanlığının üzeri örtülmüş oldu.

SPD’nin adayı Mike Josef’in (40) az da olsa seçilme şansı var. Eşi de Yunanistan kökenli olan Josef, Suriye Kamışlı’dan Almanya’ya sığınmış Suriyeli Hıristiyan bir aileden geliyor. Frankfurt’a üniversite öğrenimi için gelmiş ve kalmış. Peter Feldmann’ın yakın desteğiyle kısa zamanda SPD’nin Frankfurt İl Başkanlığı’na yükselen ve belediye başkanlığına adaylığını koyması nedeniyle bu görevini bırakan Josef, aynı zamanda – yine Feldmann sayesinde – büyük şehir yönetiminin, büyük şehir belediye başkanlığından sonraki en önemli makam olarak kabul edilen “şehir planlaması, konut, spor alanlarından sorumlu encümen” olarak görev yapıyor. Feldamm’la ilgili suçlamalar ortaya çıktıktan sonra ona sırtını dönen, partinin desteğini çekmesinde birinci derecede rol oynayan Josef’in programı da göçmenlere hayatın her alanında eşitlik temelinde bir yaşamı öngören hedefler içeriyor. Feldmann’a karşı kampanya sürecinde “Brutus” rolünü üstlenmesinin SPD’nin tabanında ve özellikle de Türkiye kökenli toplumda bıraktığı izlerin sandığa nasıl yansıyacağını göreceğiz. Bu arada Josef’in SPD il başkanlığında halefi olduğu, önümüzdeki seçimde de selefi olmayı hedeflediği Feldmann ise dün 50 yıldır üyesi olduğu partisinden istifa edeceğini açıkladı. İstifa gerekçelerini açıklarken partinin il yönetimine yönelttiği suçlamalar, Josef’i zorlu bir sürecin beklediğini gösteriyor.

Frankfurt’ta şu anda en güçlü parti Yeşiller ve onların da başkanlık yarışına aralarından göçmen kökenli bir poliikacıyı göndermeleri mümkündü. Ama yapmadılar. Halbuki hem şu anda geçici olarak büyük şehir belediye başkanlığı görevini yürüten İran doğumlu Nargess Eskandari-Grüngberg’in (58), hem de “Frankfurt’un birinci vatandaşı” olarak tanımlanan şehir meclisinin (İl Genel Meclisi) başkanı, Türkiye doğumlu Hilime Arslaner’in (52) bu göreve aday oldukları biliyordu ve aday belirleme sürecinde karar partinin kent örgütü üyelerine bırakılsaydı, ikisinden birinin aday olacağı kesindi. Ancak partinin üst düzey yöneticileri, seçimi kazanma şansının çok yüksek olduğu bu sürecin yönetimini onlara bırakmadı ve buraya Berlin’den bir atama yaptı. 2017’den beri Federal Meclis’te milletvekili olan ve adaylığı kesinleşinceye kadar da başında Cem Özdemir’in bulunduğu Federal Gıda ve Tarım Bakanlığı’nda parlamenter müsteşar olarak görev yapıyordu.

Sol Parti’nin sempatik adayı Daniela Mehler-Würzbach’ın (48) da diğer adaylar gibi seçilme şansı yok, ama bundan önce olduğu bu seçim sürecini özellikle sosyal adalet, toplu konut ve ekolojik yeniden yapılanma ağırlı hedefleri kamuoyunun gündemine getirmeye çalışıyor.
Daha önce belirttiğimiz gibi seçim yarış merkez sağdaki CDU’nun (Hıristiyan Demokrat Birlik), Yeşiller’in ve şansı fazla olmasa da SPD’nin adayı arasında olacak esas olarak.

CDU’nun adayı Uwe Becker (53) ise uzun bir süre eski Başkan Peter Feldmann döneminde başkan yardımcılığı ya da spor, sosyal ve mali işlerden sorumlu encümen olarak görev yaptı. Bir süredir Hessen hükümetinde müsteşarlık yapan Becker, göçmenlerle biraraya geldiğinde sosyal demokratların ya da yeşillerin argumanlarını kullanmaya özen gösteriyor. Frankfurt gibi çok kültürlü bir kentte seçim başarısı için bunun gerekli olduğunu biliyor.
Almanya’da bu yıl üç mayıs ve ekim aylarında da üç eyalette (Bremen, Bavyera ve Hessen) eyalet meclisleri için seçim olacak.

Nasıl merkezi hükümetin politikaları, bu seçimlerin sonuçlarını etkiliyorsa, özellikle en büyük eyaletlerden Bavyera ve Hessen’deki sonuçların da ülke geneline, özellikle yasama süreçlerine büyük etkisi olacak.

(BirGün – 04.02.2023)

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑